109Kitap ehlinden birçoğu hak ve gerçek kendilerine açıkça belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasetleri yüzünden siz îman ettikten sonra yeniden kâfir olarak geriye döndürmeyi istediler. Fakat yine de siz bu hususta Allah'ın hükmü gelene kadar onları affedin ve bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir. “Kitap ehlinden birçoğu geriye döndürmeyi istediler.” Sizi döndürmeyi. “Siz îman ettikten sonra, kâfir olarak” Bu (........) kelimesi, (........) zamîrinden hâldir. Yani: “Sizi dininizden tekrar kâfirler olarak eski inancı kabullenmenize sizi döndürürler.” Bu âyet, Müslümanların Uhut savaşırıda yenilgiye uğramalarından sonra nâzil olmuştur. Çünkü bu yenilgi üzerine Yahûdîler Müslümanlara: “Başırııza gelenleri halen göremiyor musunuz? Eğer siz hak din üzere obaydınız, hiçbir zaman yenilgiye uğramazdınız. O hâlde gelin bizim dinimize dönün. Çünkü bu, sizin için daha hayırlıdır...” demişlerdi. “Sırf içindeki hasetleri yüzünden” Buradaki (........) edatı, (........) fiiline taallûk eder. Yani “İçlerindeki hasetten, çekemezlikten dolayı, şehevî arzuları sebebiyle. Yoksa içlerindeki dindarlık ve hakka yönelme duygusuyla değil. Çünkü onlar:” “Hak ve gerçek kendilerine açıkça belli olduktan sonra” küfre dönesiniz isterler. Yani, sizin hak üzere olduğunuzu bile bile bunu arzu ederler, demektir. Ya da, bu cer edatı, (........) kelimesi üzerine ma'tûftur. Yani, “onlar içlerindeki haset, kin, çekemezlik gibi kendilerinde karakter hâlini almış olan kötü inanç ve duygularından ötürü bunu isterler.” demektir. “Fakat yine de siz onları affedin bağışlayın.” Onların cehaletleri ve düşmanlıktan sebebiyle yaptıkları yanlış davranıştan bakımından siz yine de onları affedin ve bağışlayın. Siz yine de, “Bu hususta Allah'ın emri gelene kadar ...” Yani, Allah'ın size, onlarla savaşmanın hakkındaki kesin emri gelene kadar, bekleyin, şimdilik bir şey yapmayın, onları bağışlayın. “Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.” O, onlardan intikam almaya kâdir olan ve gücü yetendir. |
﴾ 109 ﴿