118Hakkı bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mu'cize) getirmeli değil miydi?” Nitekim, onlardan öncekiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemişlerdi/Kalpleri (düşünceleri) nasıl da birbiriyle örtüştü! Biz gerçekleri kesin bilmek isteyenlere işte âyetlerimizi böylece açıklamışızdır. “Hakkı bilmeyenler dediler ki:” Bunlar ya müşrikler veya kitap ehli Yahûdî ve Hırıstiyanlardan olanlardır. Allah, âyetinde bunları ilimden yoksun olmakla zikretti. Çünkü bunlar bildikleriyle amel etmediklerinden ya da bildiklerinin gereğini yapmadıklarından dolayı böyle buyurmuştur. “Allah bizimle konuşmalı değil miydi?” Allah meleklerle, Hazret-i Mûsâ (aleyhi’s-selâm) ile konuştuğu gibi bizimle de konuşması gerekmez iniydi? Bu kâfirler sırf kendilerini büyük gördüklerinden ve azgınlıklarından söylemektedirler. “Ya da bize bir âyet (mu'cize) getirmeli değil miydi?” Bunu da yine sırf inkâr ve aşağılama, küçümseme kasdıyla söylemektedir. “Nitekim, onlardan öncekiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemişlerdi. Kalbleri (düşünceleri) nasıl da birbiriyle örtüştü.” Yani günümüzde böyle diyenlerin kalpleriyle (düşünceleriyle) onlardan önce geçenlerin kalpleri (ve düşünceleri) körlükte, basiretsizlikte ne kadar da örtüştü ve benzeşti. “Biz gerçekleri kesin bilmek isteyenlere iste âyetlerimizi böylece açıklarız.” Yani, insaf ölçüleri içerisinde hareket eden ve böyle gelen âyetlerin - mu'cizelerin Allah tarafından geldiğine ve olduğuna kesin olarak inanan bir toplum için bunların gerçekliğini itirafta bulunmaları gerekir. Onlar karşısında boyun eğmeleri icabeder. Başka hiçbir şeyle değil, bunlar ile yetinmesi lâzım gelir. |
﴾ 118 ﴿