188

Aranızda mallarınızı haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bildiğiniz hâlde halka âit hiçbir malı haram yollardan yemeniz için o malları hakim ve idarecilere verip yedirmeyin!

Aranızda mallarınızı haksız sebeplerle -Allah'ın mubah kılmadığı ve meşru saymadığı yollarla kiminiz kiminizin mallarını- yemeyin.”

Kendiniz bildiğiniz hâlde halka âit hiçbir malı haram yollardan yemeniz için o malları, hakim ve idarecilere verip yedirmeyin.”

(........) cümlesi meczum olup nehiy (yasak) hükmü içerisindedir ve (........) takdirindedir.

Yani, onun durumunu, işini ve o konuda hüküm vermesini isteyerek hakim ve yöneticilere aktarmayın, götürmeyin, demektir.

(........) halka ya da insanlara âit hiç bir malı, hakim ve yöneticilere peşkeş çekmek için yalan yere şâhitlikte bulunarak veya yalan yere yemin ederek ya da haksız tarafla anlaşmak suretiyle bile bile yanıltma ve aldatma yolunu seçerek zâlimden, ezenden yana hareket ederek yedirmeyin. .

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadislerinde birbirleriyle hasım olan iki kişini davalarına bakarlarken şöyle buyurmuşlar:

“Nihayet ben de ancak bir beşerim. Siz davalarınızı bana getiriyorsunuz. Ola ki, biriniz diğerine göre konuşması ve deliliyle daha kurnazca hareket ederek beni ikna edebilir ve ben de ondan dinlediklerim doğrultusunda onun lehine hüküm (karar) verebilirim. Kardeşinin hakkı olan bir şeyden her kimin lehine bir hüküm vermiş isem, ondan hiçbir şey almasın. Çünkü benim onun lehine verdiğim hüküm (karar) ateşten bir parçadır.”

İşte bunun üzerine davalı ve davacının her ikisi de ağlamaya başlarlar ve her biri kendi hasmı lehine feragat ederek:

— Bana âit olan hakkım arkadaşıma kabın demişlerdir.

Bir başka tefsire göre ise, (........)ile dikkat çekilmek istenen şey, o malların bir kısmım art niyetli hakim ve yöneticilere rüşvet olarak verilip yedirilmemesidir.

Âyetteki, (........) kelimesi, (........) kökünden türemedir. Bu da atmak ve sarkıtmak manalarına gelir. Meselâ; (........) denir ki bu, kuyudan su ihtiyacını karşılamak için oraya kovasını sarkıtıp oradan su çekmek, demektir. İşte burada hakim ve yöneticilerin önüne rüşvet atarak haksız olduğu bir noktada davayı kendi lehine dönüştürmek içindir ki, haramdır.

(........) Kendinizin bâtıl yolda olduğunuzu, haksız olduğunuzu bildiğiniz hâlde. Böyle bir ma'siyeti (çirkefliği) bilerek işlemek suretiyle daha iğrenç bir konuma gelmektir. Bunu yapan bir kimse de kesinlikle kötülenmeyi, tevbihi çok daha fazlasıyla hak etmiştir.

Muaz b. Cebel Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve aellem)'e, hilâl ile ilgili soru yöneltir ve:

“Ey Allah'ın Rasûlü! Nedir bu hilâlin durumu? Bir bakıyorsun ip gibi inceliyor, o şekilde gözüküyor, sonra da giderek yavaş yavaş doluyor ve normal haline geliyor. Sonra tekrar eksilmeye başlıyor ve böylece yine ilk haline dönüyor. Güneş gibi hep aynı durumda kalmıyor, acaba neden?”

İşte bu soru üzerine aşağıda tefsirini yapacağımız âyet nâzil olmuştur. Vahidi, Esbab'ul-Nüzul, S: 32.

188 ﴿