189Sana hilâl şeklinde doğan yeni ayları soruyorlar. De ki: Onlar insanlar için ve özellikle de hac için vakit ölçüleridir. Birr (erdemlilik) ihramlı iken ve hac dönüşü evlere arkadan gelip girmeniz değildir. Fakat asd erdemlilik ve davranış Allah'ın emir ve yasaklarına riâyet ederek sakınanların gösterdiği erdem ve davranıştır. Öyleyse evlere normal giriş kapılarından girin. Allah'ın emir ve yasaklarına muhalefetten sakının (uzak durun) ki, kurtuluşa eresiniz. “Sana, hilâl şeklinde doğan yeni ayları soruyorlar.” (........) kelimesi “hilâl” kelimesinin çoğuludur. Buna bu ismin verilmesi, halkın hilâli görmesiyle seslerini yükseltmelerinden ötürüdür. “De ki: Onlar insanlar için ve özellikle de hac için vakit ölçüleridir.” Yani, bunlar öyle ölçü ve işaretler (alâmetlerdir) ki, halk bunlar sayesinde ne zaman ziraat yapacaklarını, ekinlerini ne zaman ekip, ne zaman biçeceklerini, ticari yönden alış verişlerindeki alacaklarının ve vereceklerinin zamanlarını belirlemede, ne zaman ve hangi ayda oruç tutmaları gerektiğini, ne zaman bayram yapacaklarını, kâdirılarının iddet sürelerini, hayız (aybaşı) dönemlerini (günlerini), gebelik sürelerini, doğumlarını ve daha buna benzer şeyleri belirleyen zaman belirleme ölçüleridir. Bunlar dışında ayrıca hac ibâdetiyle ilgili vakitlerin belirlemesinde de hilâl bir vakit ölçüsüdür. Bir de Ensar'dan yani Medineli Müslümanlardan kimileri ihrama girdikleri zaman herhangi bir bağ - bahçeye, bir eve ve çadıra kapılarından içeri girmezlermiş. Bunlardan köy ve kasabalarda yerleşik halk olarak oturanlar, evlerinin arkasından bir delik (kapı) açarlar ve buradan evlerine girip çıkarlarınış. Köy ve kasaba gibi yerlerde yerleşik olarak kalmayıp da çadır hayatı yaşayanlar da, çadırlarına, kapının bulunduğu istikametin tersine olan arka taraftan girer çıkarlarınış. İşte şimdi tefsirim” yapacağımız âyetin bu kısmı bu gerçeğe işaret ediyor. “Birr (erdemlilik) ihramlı iken ve hac dönüsü evlere arkalanndan gelip girmeniz değildir” Yani, asıl fazilet ve erdemlilik evlere girmek için kendinizi zora sokmakta değildir. Bu âyetteki, (........) kelimesinin merfû' kılınmasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Daha önce, Bakara Sûresi 177. âyetde açıkladığımız gibi âyet orada iki şekilde tefsirlerıabilir bir ihtimal taşımaktadır. Orada hem merfû' ve hem de mensûb olarak okunması câizdir. Halbuki buradaki âyette sadece bir tek tefsir ihtimali vardır. Bu da merfû' okunması ihtimalidir. Çünkü (........) cer edatı yalnızca (........) kelimesinin haberine dahil olur. “Fakat asıl erdemlilik ve davranış Allah'ın emir ve yasaklarına riâyet ederek -Allah'ın haram kıldıklarından -sakınanların gösterdiği erdem ve davranıştır.” Kırâat imâmlarından Nâfi, Ebû Cafer, Ebû Amr, Ya'kûb ve Hafs, (........) kelimesini görüldüğü gibi zamme (ötre) ile okumuşlardır. Ki asl olan da zaten budur. Tıpkı, (........)ve (........) kelimeleri gibi. Ancak (........)harfinden sonra gelen (........)harfi sebebiyle (........) harfini kesreli olarak, (........) tarzında okuyanlar da olmuştur. Fakat böyle bir okuma tarzında kesreden zamme harekesine geçişi gerektirmektedir. Onların hilâller hakkında soru sormalarında sanki şöyle bir soru sorulmuş gibi: “Bu hilâllerin eksilip artmasındaki hikmet nedir?” Bilindiği gibi yüce Allah her ne yaparsa mutlaka bir hikmete dayalı olarak onu işler. Dolayısıyla siz hilâlden faları soru sormayı bırakın da işlemekte olduğunuz ve birr (iyilik ve fazilet) sandığınız hâlde iyilik ve faziletle hiçbir alakası bulunmayan bu gerçeğe ve bu tek haslete bakın, onun üzerinde düşünün. İşte bu şekildeki bir tefsirla bu kısmın âyetin öncesiyle bağlarıtısı mümkün olabilmektedir. Bir diğer ihtimale göre de bu, bir tür konuyu değiştirmektir. Mademki burada hac ile ilgili vakitlere değinildi. Hemen buradan bir saptama yapılarak onların hac esnasındaki fiillerine de böylelikle değinilmiş oldu. Bir başka ihtimal de şudur: Bu, onların sorulanna bir bakıma aksiyle bir cevap oluşturma açısından bir temsil, yani örneklendirmedir. Yani, böyle bir soru sormak âdeta evin normal giriş kapısından girmeyi bırakıp da arka taraftan açtığı bir delikten içeriye girenin durumuna benzemektedir. Mana şöyledir: “Soru sormakla meseleyi çarpıtarak üzerinde durmak istediğiniz ve yapmamanız gereken şeyi işlemeniz iyilik ve fazilet değildir. Ancak asıl fazilet ve iyilik, haramlardan sakınanların, yasaklardan kaçınanların ve bu türden işler işlemeye kalkışmayanların fazilet ve iyiliğidir.” “Öyleyse evlere (normal) kapılarından girin.” İşlere başlamanız gereken noktadan ve yerlerden başlayın. Tersine iş yapmayın. Ya da bundan murat şudur: Allah'ın yaptığı tüm fiillerin mutlaka bir hikmete dayalı olarak ve doğru bir şekilde işlediğine îman etmek, buna şekilde itikatta bulunmaktır. Herhangi bir şüpheye ve yanlışa düşmeden, bunlara fırsat vermeden inanmaktır. Bu konuda bir şüpheye yer olmadığma kesin îman etmektir. Bunlar olmalı ki, herhangi bir soru sorulmamış olsun. Çünkü, bu türden sorulann sorulmasında bir tür şüphenin yer aldığına işarettir. Bunlardan da uzak durulmalıdır. Nitekim, Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.” Enbiyâ', 23. “Allah'ın emir ve yasaklarına muhalefetten sakının - uzak durun ki -ebedî nimetleri elde ederek- kurtuluşa eresiniz.” |
﴾ 189 ﴿