198Hac mevsiminde ticaret yapmak suretiyle Rabbinizden size gelecek bir lütfü ve kazancı aramanızda size herhangi bir vebal ve günah yoktur. A'râfat'ta vakfeden ayrılıp sel misali Müzdelife'ye doğru yol aldığınızda Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin. Ve Allah sizi nasü doğru yola hidâyet etmiş ise siz de öylece Allah'ı anın. Halbuki siz bundan önce gerçekten hep dalâlet içinde (yani sapıklardan) idiniz. “Hac mevsiminde ticaret yapmak suretiyle Rabbinizden size gelecek bir lütfü ve kazancı aramanızda herhangi bh- vebal ve günah yoktur.” Rabbinizden bir vergi, bir ihsan, bir lütuf ve mali üstünlük, kâr. (........) ticaret yapmak ve kira ile iş yapmak suretiyle kazanç elde etmek ve fayda sağlamak, demektir. “A'râfat'ta vakfeden ayrılıp sel misali Müzdelife'ye doğru yol aldığınızda Mes'ar-i Haram'-daAllah'ı zikredin.” “Kalabalık hâlinde yola düştüğünüzde.” Bu ifade suyun taşmasından alınan bir ifadedir. Suyun fazlasıyla dökülmesi, akıp gitmesi demektir. Esasen bu ifade, (........) takdirinde olup mef'ûlü terk edilmiş, buna gerek duyulmamıştır. “A'râfat” bir özel isimdir. Vakfe yapılan yerin adıdır. Kelime çoğul olarak isim hâlini aldı, tıpkı Şam civarında bir beldenin ismi olan (........) gibi. Kelimenin munsarif olması ise, sonunda bulunan (........) harfinin müenneslik (dişilik) harfi olmamasındandır. Aksine kendisinden önce gelen elif harfiyle beraber cem, müennes (dişilik) alâmetidir. A'râfat diye isimlendmlmesinin sebebi, bunun Hazret-i İbrâhîm (aleyhi’s-selâm) için bir tanınma işareti, nirengi noktası görevi yapmasından ileri gelmektedir. Çünkü Hazret-i İbrâhîm (aleyhi’s-selâm) o taşı gördüğünde onu tanımış ve bundan ötürü Arefe (A'râfat) ismini almıştır. Bir tefsire göre de Hazret-i Âdem (aleyhi’s-selâm) ile Hz Havva burada karşılaşırlar ve birbirlerini tanırlar. İşte bunun için bilinme, tanınma ya da tanıma manasında Arefe denmiştir. İşte bu, aynı zamanda A'râfat'ta vakfe'nin (durmanın) vücûbiyetinin de delilidir. Çünkü ifada/ifaza yani sel gibi dönüş ancak vakfe yapıldıktan sonra olur. Allah'ı zikretmek demek, telbiye getirin (yani Lebbeyk duasım okuyun), tehlil getirin (La ilahe illallah, ...) deyin, tekbir getirin, Allah'a senada bulunun, dua edin ya da akşam ve yatsı namazlarını kılmak suretiyle Allah'ı amn. Bütün bu istenenler Meş'ar-i Haram denilen yerde olmalıdır. Burası da Müzdelife'deki Kuzah tepesinin yanıdır. Ki bu tepede İmâm (Emir) durumundaki kimse durur, vakfe yapar. Burada üzerinde kandillerin yakıldığı bir çadır (kulübe) bulunmaktadır. “Meş'ar” demek, belli yer ve nokta, nirengi noktası demek olup, ibâdet edilecek yerlerin bu şekilde belirlendiği yerler manasındadır. Buna da Haram adının verilmiş olması, bu yerlerin de kutsalliğindandır. Dolayısıyla burada da hiçbir yasak çiğnenmez, çiğnenmemesi gerekir. Aynı zamanda Meş'ar-i Haram'a Müzdelife ismi da verilmektedir. Müzdelife dendiği gibi buraya Cem (yani toplanma ve buluşma) noktası da denmektedir. Çünkü Hazret-i Âdem (aleyhi’s-selâm) burada Hazret-i Havva ile bir araya gelmişler ve Hazret-i Âdem (aleyhi’s-selâm) burada ona yaklaşmıştır. Bunun için : de ayrıca buraya Cem'ismi verilmiştir. Ya da burada iki namaz cem edilerek bir arada kılındığından dolayı buraya Cem'ismi verilmiştir. Yahut da halk burada yaptıkları vakfe ile Allah'a yaklaşmaktadır diye bu isim verilmiştir. Çünkü Müzdelife'nin manası yaklaşmak demektir. (........) kelimesindeki (........) harfi ya mastar içindir veya “mâ-i kâffedir. (........) harfi sakileden yani şeddeli durumdan hafifeye (şeddesiz hale) dönüştürülmüştür. (........) buradaki (........) harfi de farika (ayrışma) lamıdır. |
﴾ 198 ﴿