231

(Ey kocalar!) Hanımlarınızı (ric'i talâk ile) boşayıp onlar da iddet (bekleme) sürelerini tamamlamışlarsa bundan böyle ya onları meşru sınırlar içinde yanınızda tutun ya da güzellikle (önlerinden çekilip) bırakın. Ancak sırf onlar zarar görsünler ve rahatsızlık çeksinler diye onlara haksızlık ederek hanımlarınızı yanınızda alıkoyup sınırları aşmayın. Kim böyle bir iş yaparsa kesinlikle kendi kendine yazık etmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini (hükümlerini) alay ve eğlence konusu etmeyin. Allah'ın size verdiği hidâyet ve İslâm nimetini, size kendisiyle öğüt vermek için indirdiği Kitap ve hikmeti hatırlayın. (Allah'ın emir ve yasaklarına riayet ederek) Allah'tan korkun. Ve iyi bilin ki; Allah, her şeyi (tüm incelikleriyle) bilendir.

(Ey kocalar!) Hanımlarınızı (ric'i talâk ile) boşayıp onlar da iddet (bekleme) sürelerini tamamlamışlarsa, “İddetlerinin sonuna erişmişler ve nihayete erdirmek üzere iseler, “Bundan böyle ya onları meşru sınırlar içinde yanınızda tutun ya da güzellikle (önlerinden çekilip) bırakın.”

Yani; ya kadına tekrar dönüş (müracaat) ile ona herhangi bir zarar verme isteği olmaksızın normal sınırları korumak maksadıyla evliliği sürdürün ya da iddeti, yani bekleme süresi bitene kadar bırakın, dokunmayın, böylece herhangi bir zarara uğramaksızm bain talâk ile boşanma meydana gelmiş olsun.

Ancak sırf onlar zarar görsünler ve rahatsızlık çeksinler -böylece fidye ödemek zorunda kalsınlar- diye onlara haksızlık ederek hanımlarınızı yarımızda alıkoyup sınırları aşmayın.” Buradaki, (.......) kelimesi ya mef'ûl-ü lehtir veya hâldir.

Yani, onlara zarar vererek, demektir.

Eskiden adam hanımını boşar ve ilgilenmez, öylece bırakır, daha sonra iddet (bekleme) süresinin bitimine az bir zaman kala, ric'at ile hanımına tekrar dönerdi. Bu hareketi ona olan ihtiyaçtan dolayı değil de sırf o kadını zorlamak, sıkıntı ve mecburiyet karşısında bırakmak için böyle bir yola başvurur. Yeniden boşar, tekrar müracaat eder ve böylece kadının evli mi boşanmış mı olduğu bilinemez. Kadın da bundan ötürü büyük zarar çeker ve sıkıntı içinde kalır. İşte bu şekilde kadını tutma olayına zarar verme ismi verilir. Çünkü kocanın amacı ya kadına zulmetmek veya boşanma karşılığında kadının melihinden ya da malından bir şeyler elde etmektir. İşte bu, yanlıştır, zulümdür.

Kim böyle, bir iş yaparsa -sırf kadın zarar görsün diye tutarsa- kesinlikle kendi kendine yazık etmiş -kendisini Allah'ın ikabına ve azâbına arzetmiş- olur.”

“Sakın Allah'ın âyetlerini, (hükümlerini) alay ve eğlence konusu etmeyin.”

Yani, Allah'ın âyet ve hükümlerine ciddi anlamda sarılın ve onları ciddi manada hayatınıza uygulayın. Onlar ne istiyorsa aynen isteneni yerine getirin. Tam anlamıyla ve gereği gibi o hükümlere riayet edin. Aksi takdirde siz onları alay ve eğlenceye almış olursunuz, bu duruma düşersiniz. Nitekim verilen emir konusunda ciddiyetsiz olarak hareket eden ve umursamayan kimseye sen bunu oyuncak mı, eğlence mi kabul ediyorsun, diye uyarırlar.

Allah'ın size verdiği hidâyet ve islâm nimetini -Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in peygamberliğini,-” Size kendisiyle öğüt vermek için indirdiği kitap -Kur'ân'ı- ve hikmeti –Sünneti- hatırların.”

Yani; bundan dolayı Allah'a şükretmek ve istenen hakları da uygulamakla Allah'ı anın. (.......) hâldir.

(Allah'ın) sizi imtihan ettiği konulardaki- (emir ve yasaklarına riayet ederek) Allah'tan korkun. Ve iyi bilin ki Allah, her şeyi (tüm incelikleriyle) bilendir.” Allah'ı anıp anmadığınızı, emirlerine bağlı olarak kendisinden sakınıp sakınmadığınızı, öğüt alıp almadığınızı ve daha başka her şeyi en iyi bilendir. Şüphesiz bu, en beliğ, en net ve en açık ve aynı zamanda en mübalağalı bir söz verme ve bir tehdit içeren bir ifadedir.

231 ﴿