247Peygamber onlara dedi ki: “İyi bilin ki; Allah, hükümdar olarak size Talût'u gönderdi.” Bu durum karşısında dediler ki: “Hükümdarlığa biz ondan daha çok lâyıkken nasıl olur da o bizim üzerimizde hükümran olabilir? Kaldı ki; onun geniş bir mal varlığı da yok (zengin de değil).” (Peygamber onlara) şöyle dedi: “Allah, üzerinize onu seçti. Kaldı ki; ilim (bilgi) ve bedence ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfü geniş ve herşeyi bilendir.” “Peygamber anlara dedi'ki: İyice, bilin ki; Allah, lıükümdar alarak size Talûl'ıı gönderdi.” Âyette geçen, Talût ismi, tıpkı Calût ve Dâvud isimleri gibi Arapça kökenli olmayan isimlerdendir. Marife olmaları ve bir de Arapça kökenli olmamaları, yani ucme olmaları sebebiyle gayri munsarif bir kelimedir. (.......) kelimesi de hâldir. “Bu durum karşısında dediler ki: Hükümdarlığa biz ondan dalıa çok lâyıkken nasıl olur da o bizim üzerimizde hükümran olabilir? Kaldı ki, onun bir mal varlığı da yok (zengin de değil).” (.......) nasıl olur, nereden olabilir ki, anlamındadır. Bu ifade Israiloğullarının Talût'a başlarına bir hükümdar olarak göstermek istemediklerini, böyle bir görevi onun için uzak bir ihtimal olarak gördüklerini göstermektedir. (.......) kelimesinin başında yer alan (.......) harfi hâl içindir. (.......) Yani; nasıl olur da bu kimse başımıza geçirilebilir? Halbuki bu kimsenin böyle bir makama gelmesi, hükümdar olması bile bir haksızlıktır. Çünkü o buna lâyık biri değildir. Zira ortada bu iş için ondan çok daha liyâkat sâhibi olanlar bulunmaktadır. Kadı ki; Talût aynı zamanda fakir biridir. Halbuki iktidar sâhibi olunabilmesi için mutlaka o kimsenin bu durumunu destekleyecek ve takviye edecek olan bir de mal varlığının bulunması gerekir. İsrâ'iloğullarından bir kesimin buna bu şekilde karşı çıkmalarının nedeni, o sırada peygamberlik görevi Hazret-i Ya'kûb (aleyhi’s-selâm) ın soyundan gelen Lavi kolundan olanlarda idi. Kral, yani hükümdar da yine Hazret-i Ya'kûb (aleyhi’s-selâm)’in Yehuza kolundan olanlar da bulunuyordu. Bunların her ikisi de yani Lavi ve Yehuza, Hazret-i Ya'kûb (aleyhi’s-selâm) ın oğlu Bünyamin neslinden geliyorlardı. Talût fakir biriydi. Şakilik yapardı, su taşır veya deri tabaklama işiyle uğraşırdı. Rivâyete göre, İsrâ'il oğulları peygamberlerinden başlarına bir hükümdar tayin etmelerini istediklerinde, peygamberleri de bunun için Allah'a dua eder. Bunun üzerine kendisine bir asa getirilir (verilir). O bununla kim hükümdar olabilir diye bir değerlendirme yaptı. Ancak asa (değnek), Talût'un boyuna, poşuna daha uygun düştü. “Peygamber onlara şöyle dedi: Allah bizzat üzerinize görevle onu seçti.” Allah sizi idare etmek üzere başırııza onu tercih etti. Çünkü o size göre işlerin nasıl idare olunacağını çok daha iyi bilmektedir, dolayısıyla onun vereceği herhangi bir hükmüne itiraz gerekmez. (.......) kelimesinde yer alan, (.......) harfi sakin (.......) harfi yerine geçen (.......) harfinden (.......) harfine dönüştürülmüş olan harftir. Daha sonra yüce Rabbimiz, onların ileri sürdükleri soy asaletinden ve mal varlığından, Talût ile ilgili olarak iki önemli özelliğine işaret buvurmaktadır. Bu da oldukça sahasında geniş bir bilgi ve bu bilgiyi uygulama birikimine sahip olduğu özelliğiyle beden ve vücut yapısı bakımından da oldukça güçlü ve yapılı bir bedene sahip olduğudur. Bunun için şöyle buyurmuştur: “kaldı ki; ilim (bilgi) ve bedence ona üstünlük verdi.” (.......) kelimesi ikinci mef'ûldür. Rivâyete göre Talût, kendi döneminde savaş sanatı ile alâkalı olarak ve dini bakımdan herkesten daha üstün bilgiye sahip bulunuyordu. Başı, boyu ve omuzlarını genişliği bakımından herkesten daha uzun boylu ve güçlü biriydi. (.......) kelimesi; büyük ve geniş kabiliyet, üstün yetenek manasına gelir. Dolayısıyla Talût hem bedeni yapı bakımından hem de çağının bilgi birikimi ve askeri beceri açısından en yetenekli kimse idi, demektir. Aslında yetki sâhibi olan, hükmü elinde bulunduranların mutlaka ili ehli olmaları gerekir. Çünkü câhil, bilgisiz kimse başkalannca hem kendisi basit ve zelil biridir, hem de yönettiği toplumu zelil ve perişan kılar. Dolayısıyla böyle bir kimsenin yönetimimden yararlarıılamaz, fayda sağlanamaz. Aynı zaman iri yapılı, vücutça da insanların gözünü doldurabilmelidir. Zira insanları en fazla etki altına alabilmesi, gönüllerde en çok korku ve heybet doğurması buna bağlıdır. “Allah, lütfıı geniş ve her şeyi bilendir.” Allah fazlı ve ikramı geniş, vergisi bol olandır. Bu itibarla O, herhangi bir şeyi olmayan, fakir ve yoksul olanın imkanlarını genişletir, bollaştırır ve fakirken zengin kılar. Bu itibarla Allah, hükümdarlığa, iktidara kimi getireceğini ve kimi seçeceğini de elbette çok daha iyi bilir. İsrâ'il oğulları bu noktada peygamberlerinden, Talût'un Allah tarafından gerçekten seçilip seçilmediğine dair bir delil ve delil istediler. İşte şimdi okuyacağımız âyette de bu gerçek ele alınmaktadır. |
﴾ 247 ﴿