11

(İşte bu kâfirlerin tutum ve davranışları tıpkı) Fir'avun hanedanı ile daha önceki inkârcıların hâli gibidir. Onlar da bizim âyetlerimizi ve hükümlerimizi yalanladılar. Allah da hemen onları -işledikleri- günahları üzerinde suçüstü yakalayıverdi. Allah cezâlarıdırması pek şiddetli olandır.

Âyette geçen, (.......) hâl, durum, herhangi bir işteki tutum ve davranış demektir. Herhangi bir işte veya şeydeki çaba ve gayreti, çalışması ve elde ettiği şey, demektir.

Yani bu, genel manada iş ve durum olarak insanın yaptığı fiiller manasına gelir.

(.......) kavlinde yer alan, (.......) harfi, mahallen merfûdur. Takdiri de şöyledir: “Hakk'ı yalanlama konusunda şu kâfirlerin hâli tıpkı kendilerinden önce geçen Fir'avun hanedanı ile onlar gibi daha önce geçen diğer kâfirlerin halleri gibidir.”

Ya da bu, (.......) nasb edatıyla mahallen mensûbdur.

Yani, “Onları .... kurtaramayacaktır. Tıpkı şu kimselerin kurtulamadıkları, varlıklarının bir yararı olmadığı gibi” demektir.

Kırâat imâmlarından Ebû Amr, (.......) kelimesini Kur'ân’ın geçen her yerinde (.......) siz olarak (.......) le, (.......) olarak okumuştur.

(.......) kavli ise, yaptıkları şeyler veya onlara yapılanlar açısından, (.......) kavlini açıklamaktadır. âdeta onların durumlarını sorgulayan mukadder bir sualin cevabı niteliğindedir. Aynı zamanda bunun hâl olması da câizdir.

Yani, “yalanlamış oldukları hâlde “demektir.

Bir de, (.......) denir ki bu, (.......) yani onu bundan dolayı yakalayıp cezâlarıdırdım demektir.

“Allah, cezâlarıdırması pek şiddetli olandır.” Buradaki izafet, izafet-i gayrimahzadır.

Yani; bu şekil itibariyle bir izafet olup hakikat ya da gerçek manada bir izafet terkibi değildir.

11 ﴿