19Allah katında (tek makbul) din İslâm'dır. Ancak kitap ehli kendilerine ilim (gerçekler) geldikten (bildirildikten) sonra sadece aralarındaki haset ve azgınlık sebebiyle ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki; Allah hesabı çok çabuk görendir. “Allah katında (tek makbul) din İslâm'dır” Bu bir cümleyi, müstenefedir yani mübteda olan bir cümledir yoksa bu- açıklama mahiyetinde olan bir istinaf cümlesi, yeni bir cümle değildir. Burada, (.......) kavlindeki, (.......) edatı hemzenin fethiyle, kırâat imâmı olan, Ali Kisâî tarafından, (.......) şeklinde okunmuştur. Bu da, (.......) kavlinden bedel yapılmak suretiyle böyle okunmuştur. Yani mana şöyledir: “Allah katında gerçek inanılacak dinin İslâm olduğuna Allah şâhitlik etti.” Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Her kim bu âyeti uyuyacağı sırada okursa, işte bundan dolayı Allah, yetmişbin varlık yaratır. Bu yaratılanlar ta kıyamet gününe kadar onun bağışlanması için Allah'tan mağfiret dilerler. Her kim de bu âyeti okuduktan sonra ben de Allah'ın kendisine bunu şâhit kıldığı şeylerle şâhitlikte bulunacağım ve ben bu ğahitliği Allah'a havale buyuracağım. Çünkü bu, yarın Allah katında benim için bir vedia (emanet), depozito olacaktır. Kıyamet gününde Allah şöyle buyuracaktır: Şüphesiz kulumun benim katımda emanet olarak duran bir sözü (ahdi) bulunmaktadır. Halbuki ben verdiği sözü yerine getirmede vafara en çok lâyık olanım. Bu bakımdan bu kulumu cennete sokun hele!” “Ancak kitap ehli kendilerine ilim geldikten (bildirildikten) sonra sadece aralarındaki haset ve azgınlık sebebiyle ayrılığa düştüler.” Kitap ehlinden kasıt Yahûdî ve Hırıstiyanlardan olanlardır. İhtilâfa ve anlaşmazlığa düştükleri nokta ise, her iki kesim de Tevhid dini olan İslâm'ı terk ettiler, kabul etmediler. Nasâra denilen Hırıstiyanlar teslis, yani üç ilâh inancına sarıldılar. Yahûdîler ise, Uzeyir Allah'ın oğludur, dediler. (.......) ile bildinlen gerçek ise, kendisinde asla bir yanlışlık ve eğrilik bulunmayan hak din olan İslâm'dır. (.......) demek, aralarında baş gösteren ihtilâf ve ayrılık sırf birbirlerini çekememeleri ve haset etmeleri sebebiyledir. Çünkü; her iki toplum da liderlik peşinde ve baş olma davasındadırlar, hepsi de dünyalık çıkar kaygısıyla hareket etmektedirler. Çünkü; her iki toplumda bir takım insanları peşlerine takarak ve onları aldatarak hakkın kendilerinde olduğu yalanını savunuyorlardı. Halbuki İslâm'ın hak dini oluşunda şüphe olmadığı gibi onlar da zaten bunda şüphe etmiyorlardı. Çıkarları ve menfaatleri öyle gerektirdiğinden dolayı böyle yanlış ve bâtıl bir yol izliyorlardı. Ancak bir tefsire göre bunlar, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in peygamberliği konusunda ihtilâf edip duruyorlardı tartışma bunu üzerinde idi. Çünkü; kimisi onun peygamberliğini kabul ediyor ve kimisi de red ediyordu. Bir tefsire göre de, bu ihtilâfa düşenler Nasâra dediğimiz Hırıstiyanlardır. Çünkü; kendilerine gerçek bilgi geldikten ve onun da Allah'ın bir kulu olduğunu öğrendikten sonra işte bu gerçeğe rağmen onun hakkında ihtilâfa düştüler. Teslis inancını savundular. “Kim Allah'ın âyetlerini -hüccet ve delilleri, kanıtları- inkâr ederse, bilsin ki; Allah hesabı çok çabuk görendir.” Cezâyı pek hızlı olarak uygulayandır. |
﴾ 19 ﴿