76

Hayır, gerçek hiç de onların ileri sürdükleri gibi depdir. Her kim verdiği sözünü yerine getirir, (Allah'ın emir ve yasaklarına uyarak) sakınırsa, şüphesiz ki Allah sakınanları sever.

(.......) Ümmiler veya kendilerinden olmayanlar hakkında kendi lehlerine olabilecek şekilde ortaya attıkları gerekçelerini bu ifade ile Rabbimiz red ediyor ve bilâkis onların söyledikleri bu gerekçe onların dediği gibi değildir, durum onların aleyhinedir.

Hayır! Gerçek hiç de onların ileri sürdükleri gibi değildir. Her kim verdiği sözünü yerine getirir, (Allah'ın emir ve yasaklarına uyarak) sakınırsa,”

Aslında, (.......)eümlesi yeni bir cümledir ya da müste'nefe cümlesidir. Bu, (.......) kelimesinin yerini aldığı bir cümleyi tesbit edip ortaya koymaktadır. (.......) kavlindeki zamîr ise yüce Allah'a râcidir.

Yani, “Allah'a verdiği sözü yerine getiren bu manada Emir ve yasaklar çerçevesinde sakınan herkes. “demektir.

İyi bilsin ki; Allah, emir ve yasakları çerçevesinde hareket eden takva sâhibi kullarını sever.”

Yani, onları sever. Burada zamîr gelmesi gereken yere bizzat ismin kendisi (ismi zahir) getirilmiştir. Bu da, (.......) kelimesidir. Dolayısıyla tüm müttakiler, cezâ edatı olan, (.......) kelimesine râci olan zamîr yerine geçmiştir. Bu konu içerisine îman ve bunun dışında tüm sâlih ameller girdiği gibi sakınılıp kaçınılması gereken Mfür ve her kötü amel de bunun kapsamma girer.

Söylendiğine göre bu âyet kitap ehlinden olan Abdullah b. Selâm ve benzerleri hakkında nâzil olmuştur.

Diğer taraftan zamîrin, (.......) kavline râci olması da câiz olur.

Yani; verdiği sözü yerine getiren herkim, ihanette bulunma ve tuzağa düşürme gibi kötü şeylerden uzak durarak sakınır, Allah’ın emir ve yasaklarını uygularsa, işte Allah onu sever. “

Bu âyet Yahûdîlerden Tevrât'ı tahrif ederek. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in özeliklerini anlatan âyetleri ve hükümleri değiştirip bunun için rüşvet alanlar hakkında nâzil olmuştur.

76 ﴿