84

(Ey Resûlüm Muhammed!) de ki: “Biz Allah'a, bize indirilene, İbrâhîm, İsmâîl, Ya'kûb ve torunlarına indirilenlere, Mûsa'ya, Îsa'ya ve diğer peygamberlere Rableri tarafmdan verilenlere îman ettik. Biz (îman bakımından) hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz, hepsine imâm ederiz. Ve biz Allah'a teslim olmuşuz.

(Ey Resûlüm Muhammed!) De ki: Biz Allah'a, bize indirilene, .... îman ettik.” Bu âyette yüce Allah, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ve îman edip onunla beraber hareket edenlere, kendileriyle ilgili durumlarını açık olarak ortaya koymaları için kendilerine emir buyuruyor. İşte bu bakımdan, “de ki” kavlindeki zamîri tekil olarak zikretti ve “îman ettik” kavlindeki zamîri de çoğul olarak getirdi.

Ya da krallar nasıl ki kendilerinden söz ettiklerinde saygı ifade eden kelimelerle söz ederlerse, Allah da peygamberine, kendisinden söz etmesini ve Allah tarafmdan görevlendinlen peygamberinin değerini yücelttiğinden söz etmesini emretmektedir.

Bu âyette, (.......) fiili, isti'lâ harfi olan, (.......) cer edalıyla müteaddi (geçişli) kılınmıştır. Nitekim; Bakara Suresinin 136. âyetinde ise bu, intiha (sonuç) ve neticeye varma ve varacağı noktaya ulaşma manasında olan (.......) cer edatıyla müteaddi kılınmıştır. Çünkü; bu âyetlerde her iki mana da bulunmaktadır.

Yani; hem isti'lâ (yukandan aşağıya iniş) ve hem intiha (bitiş noktasına ulaşma) vardır. Çünkü; vahiy üstten yüce Allah'tan geliyor ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ta son buluyor. Dolayısıyla bazen bu iki manadan biriyle ve bazen de diğeriyle gelmektedir.

“Lübab” adlı eserin yazan diyor ki: “Bakara Sûresi, 136. Âyetteki, “deyin/söyleyin” kavlinin olması dolayısıyla, bununla hitap ümmetedir. Dolayısıyla burada ancak, (.......) cer edatının gelmesi doğrudur. Orada, (.......) cer edatının zikredilmesi yerinde olmaz. Çünkü; gönderilen ilâhî kitaplar sonuçta gelip peygamberlerde ve onların ümmetlerinde son buluyor. Halbuki bu âyette yüce Allah, (.......) — “de ki” emriyle söze başlamaktadır. Bu emir de, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)in ümmetine değil, bizatihi Resûlüllah’ın kendi şahsınadır. Bunun için de burada uygun olan da, (.......) cer edatının gelmesidir. Çünkü; peygambere indirilen kitapta ümmetin herhangi bir ortakliği yoktur.” Ancak “Lübab” adlı eserin müellifinin bu görüşü ihtiyatla ele alınmalıdır. Çünkü bu âyet meselenin müellifin dediği gibi olmadığına işaret etmektedir.

Burada yüce Allah'ın şu kavline bir işaret yardır: Al-i İmran, 72.

İbrâhîm'e, İsmâîl'e, İshak'a, Ya'kûb'ave torunlarına indirilenlere, ... îman ettik.” Bu âyette yer alan, (.......) kelimesi torunlar demek olup, bununla Hazret-i Ya'kûb (aleyhi’s-selâm) un oğulları, soyu kasdolunmaktadır. Çünkü; yüce Allah onun soyundan peygamberler göndermiştir. “Mûsa'ya, Îsa'ya ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilenlere îman ettik.”

Bu âyette geçen (.......) kavli, Bakara Sûresi, 136. âyette tekrar olunduğu hâlde bu âyette, (.......) kavlinde tekrar olunmamıştır. Çünkü; daha önce zaten, (.......) kelimesi zikrolunmuştur. Kaldı ki; bundan önce 81. âyette, (.......) buyurmuştur. Yine bu âyette geçen,. (.......) “Rablerinden” kavli, “Rableri tarafından, Rableri katından, Rableri nezdinden” demektir.

Siz (îman bakımından) hiçbirini diğerlerinden ayırt etmeyiz, hepsine îman ederiz.” Nitekim; Yahûdî ve Hırıstiyanlar îman açısından kimi peygamberlere inanıyor ve kimilerini inkâr ediyorlardı. “Ve biz Allah'a teslim olmuş (boyun eğmiş) Müslümanlarız.” Kendimizi O'na bağlamış tevhit inancına sahip kimseleriz. Allah'a kulluk ve ibâdetimizde Allah'a hiçbir şeyi asla şerik (ortak) kurmayız.

84 ﴿