104(Ey mü’minler!) İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. “(Ey mü’minler!) İçinizden iyiliğe çağıran, -Şerî'atın ve aklın güzel ve uygun bulduğu- iyilikleri emreden kötülükleri -şerî'atın ve aklın çirkin gördüklerini- de meneden bir topluluk bulunsun.” Bir diğer tefsire göre âyette geçen “maruftan “kasıt Kitap ve sünnete uygun olan demektir, “münkerden” kasıt ise, Kitap ve sünnete aykın olan şeylerdir. Veya maruftan kasıt Allah'a karşı yapılması gereken taattır, münker de Allah'a karşı gelmek, isyana kalkışmaktır. “Hayra davet” veya “İyiliğe çağrı, irşad” yapılması gereken veya terk edilmesi icabeden yükümlülükler konusunda gerekeni yapmakla ilgili her türlü sorumluluk demektir. Ancak atıf yoluyla buna eklenen diğer iki husus ise daha özel bir anlam taşırlar. Âyette geçen (.......) edatı teb'îz için olup, bir kısmı/bazısı, manasına gelir. Çünkü; “marufu emretmek ve münker olanı da menetmek” far-z-ı kifaye olan bir ibâdettir. Dolayısıyla bu görevi yapabilecek veya üstlenecek olan kimselerin mutlaka özel bir eğitimden geçirilmeleri, maruf ve münker ile alâkalı ilimleri öğrenmeleri gerekir. Bu görevi nasıl ve ne şekilde yapmaları gerektiği hususunda da ayrıca bunu ilmini, eğitim ve öğretimini almaları icabeder. Meselâ; önce işe basitten ve kolayından başlar, bu yoldan uyanlarını değerlendirir. Eğer bununla basan elde olunamazsa hafif cezâdan ağrına doğru basamak basamak gereken tedbirleri uygular. İşte bu da ehliyet işidir. Nitekim; yüce Allah önce: “Onların arasını bulun, ıslah edin, düzeltin..” Hucurat, 9. diye buyurur, eğer bu onlara kâr etmezse bu defa: “....Allah'ın hükmünü kabul edene kadar saldıran tarafla savaşırı.” diye buyurmaktadır. Ya da bu (.......) edatı tebyin (açıklama) manasınadır. Dolayısıyla bunun manası, “Emreden bir ümmet olun.” demek olur. Nitekim; yüce Allah'ın şu kavlinde olduğu gibi: “İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. “ Yani; kamil anlamda gerçek kurtuluşu hak eden bunlardır. Nitekim; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah'ın emrettiği doğrultuda iyiliği emreder ve kötülüğü de menederse o kimse Allah'ın arzında (yeryüzünde) onun halîfesidir, Rasûlünün halîfesidir ve Kitabının halîfesidir.” Zehebi, Mizanu'l-İ'tidal, 3/400 eserinde Kadih bin Rahmet'in hâl tercemesinde şöyle diyor: “Ezdi ve başkalan bu şahsın oldukça pek yalancı biri olduğunu söylemişlerdir.” |
﴾ 104 ﴿