106Nice yüzlerin ağardığı ve nice yüzlerin de karardığı (o kıyamet gününde), yüzleri kararmış olanlara (şöyle denir:) “Siz imanınızdan sonra inkâr mı ettiniz? Öyleyse inkâr ettiğiniz şey sebebiyle tadın azâbı!” (.......) Nice yüzlerin ağardığı ve nice yüzlerin de karardığı o kıyamet gününde,” Yüzleri ağaranlar mü’minlerdir, yüzleri kararanlar ise kâfirlerdir. Çünkü; beyazlık nurdan kaynaklandığı gibi karanlık veya siyahlık da zulmetten kaynaklanır. (.......) kavlindeki (.......) kelimesi zarf olarak mensûbdur bu ise, (.......) kavlidir. Ya da (.......) kelimesi (.......) kelimesiyle veya (.......) fiiliyle mensûbdur. “Yüzleri kararmış olanlara -misak gününde- şöyle denir: Siz imanınızdan sonra inkâr mı ettiniz?” Esasen burada murat olunan bütün kâfirlerdir. Bu görüş Übeyy'e âit olup doğru olan da bu görüştür. Ya da bunlardan maksat mürtedler (dinden dönenler) veya münâfıklardır. Yani; siz görünürde inanır gibi gözüküp gerçekte inancınızı saklayarak kâfir mi oldunuz? Veya bunlardan maksat kitap ehli olan Yahûdî ve Hırıstiyanlardır. Bunların îman etmelerinden sonra kâfirlikleri, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz henüz peygamber olarak gönderilmezden önce onun Allah elçisi olduğunu itiraf ettikleri hâlde, peygamber olarak gönderilmesinden sonra onu yalanlamaya kalkışmışlar ve yalanlamışlardır. İşte bu, onların îman etmelerinden sonra küfre girmeleri demektir. Diğer taraftan bu cümlenin başmda yer alması uygun olan, (.......) kavli mahzûftur. Yani; hem (.......) harfi ve hem kavi maddesi hazf olunmuştur. Çünkü zaten bu, mananın gelişi itibariyle bilinmektedir. (.......) kelimesinin başındaki hemze de tevbih yani azarlama ve onların durumlarından ötürü şaşkınlık ve hayret bildirmek manasınadır. “Öyleyse inkâr etliğiniz şey sebebiyle tadın azâbı!” |
﴾ 106 ﴿