118Ey mü’minler! Kendi dışmızdakileri kendinize sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar hiçbir vakit size fenalık yapmaktan geri durmazlar. Size sıkıntı verecek şeyleri hep ister dururlar. Gerçekten kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde gizledikleri (kin ve düşmanlık) ise (açıkladıklarından) daha büyüktür. Eğer düşünüp aklediyorsanız işte size âyetlerimizi böyle açıkladık. Şimdi tefsirini okuyacağımız âyet, mü'minlerin münâfıklarla aynı safta yer almamalarını ve onlara karşı dikkatli olmalarını emrediyor: “Ey îman edenler! Kendi dışmızdakileri kendinize sırdaş edinmeyin.” (.......) demek, kişinin en yakın dostu, içten ve candan arkadaşı, sırdaşı ve her türlü gizli işlerine vakıf olan kimse demektir. Burada durum elbisenin astarına veya vücûdun tene isabet eden kısmına (.......) ifadesiyle benzetilmesi ile Rabbimiz münâfık olan kimselerle bu manada iç içe olmamamızı istiyor. Nitekim, “Filân kimse benim şiarımdır. “denir ki; bu ifade ile o kimsenin onun en yalan ve candan dostu ve arkadaşı olduğunu dile getirmek ister. Nitekim, bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Ensar, şiardır (iç elbisedir), diğer Müslümanlar ise disar (dış elbise)dır.” Buhârî, 4330. Müslim, 1061. Burada Ensarın yani Medineli Müslümanların iç elbiseye benzetilmesi, İslâm'a ve Müslümanlara kucak açmaları sebebiyle Müslümanların ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sırlarına vakıf olmaları denmek istenmiştir. Onların dışmdakileri de dış elbiseye benzetmesi ise, ten ile temas eden elbise misali her sırdan haberdar olmamaları anlammadır. (.......) kavliyle yani “sizden olmayanlar, sizin dışınızdakiler” ifadesiyle İçendi cinsinizden olan çocuklarınızdan, yani Müslümanlardan başkasını sırdaş edinmeyin, demektir. Bu, (.......) kavli, (.......) kelimesinin sıfatıdır. Yani, “Sizin dışınızdakileri, kendinize sırdaş ve karındaş edinmeyin ki, sonunda sizi cezâlarıdıracak bir duruma gelmesinler.” “Çünkü; onlar hiçbir vakit size fenalık yapmaktan geri durmazlar.” Bu, (.......) kavli (.......) kavlinin sıfatı olması itibariyle mahallen mensûbdur. Yani mana şöyledir: “Dininizi fesâda uğratmak ve bozmak için ellerinden geleni yaparlar, önlerindekini arkalanna bırakmazlar.” Âyette geçen (.......) kelimesi bir şeyde eksik ve kusur yapmak, demektir. (.......) kelimesi de fesat ve bozgunculuk demektir. Bu kelime temyiz olduğu için de mensûbdur. Ya da cer harfinin hazfiyle -ki bu harf de (.......) cer edatıdır- mensûbdur ve bu, (.......) demektir. “Size sıkıntı ve zarar verecek şeyleri hep ister dururlar.” Yani, sizin sıkıntı yaşamanızı ve zarar görmenizi arzu ederler. Âyetteki, (.......) edatı mastariyedir. (.......) ise, “şiddetli ve ağır zarar ve sıkıntı. “demektir. Yani; “Dininiz konusunda olsun dünyanız bakımından olsun size en ağır zararı ve sıkıntıyı ve en aşırı olanını vermek isterler.” Bu, Yeni bir cümledir. Çünkü münâfıkların sırdaş edinmenin yasakliğinın gerekçesini ve nedenini ortaya koymaktadır, sebebini açıklamaktadır. Tıpkı bundan sonra gelen şu cümle gibi: “Gerçekten kin ve düşmanlıkları ağızlarından dökülen sözlerinden belli olmaktadır.” Çünkü; bu münâfıklar her ne kadar kendilerini açığa vurmamak için konuşmamak ve bir şey söylememek maksadıyla kendilerini zorlasalar da yine de kendilerine hakim olamayarak bir şeyler ağızlarından kaçmyorlar. Müslümanlara olan kinlerini ve salyalannı istemeyerek de olsa bazen kusmak zorunda kalıyorlar. “Kalplerinde gizledikleri kin ve düşmanlık ise açıkladıklarından daha büyüktür. Eğer düşünüp aklediyorsanız işte size âyetlerimizi böyle açıkladık.” Yani; dinde ihlâs ve samimiyet sâhibi olmanın, Allah'ın dostlarına sevgi göstermenin ve Allah düşmanlarına da düşmanlık beslemenin gerekliliğini gösteren âyetleri size açıkladık. Eğer bu açıklarıanlar üzerinde akıl yorarsanız gerçeği bulabilirsiniz. |
﴾ 118 ﴿