134

(O takva sahipleri) bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları bağışlarlar. Allah da iyilikte bulunanları sever.

O takva sahipleri bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar,”

Eğer, (.......) kavli mübteda kabul edilirse (.......) kavli üzerinde vakfedilir (durulur). Dolayısıyla, (bir sonraki Âyetteki) (.......) kavli de bunun üzerine atfedilmiş olunur. (.......) diye başlayan âyet de haber yapılır. Eğer (.......) kavli (.......) kavline sıfat yapılırsa ve (.......) kavli de buna atfedilirse, bu takdirde vakfedilmez (durulmaz).

Yani, “Sakınanlar ve tevbe edenler için hazırlanmıştır. “olarak değerlendirilirse durulmaz.

Eğer:

“Cennet, hatalarında ısrar edenler için değil, sadece emir ve yasaklar doğrultusunda sakınan ve tevbe edenler içindir.” diye söylersen ben de buna karşılık derim ki:

“Bunun her iki kesim için de hazırlanmış olabilmesi de câizdir. Daha sonra Allah'ın lütfü ile ve bağışlamasıyla bu ikisinden başkalan da girecektir. Meselâ: (.......), denilir ki; daha sonra aynı sofradan onu izleyenler, tabi olanlar da yiyebilir, manası da çıkar. İşte bu da bunun gibidir. Nitekim, yüce Allah'ın şu buyruğunu görmez misin:”

“Kâfirler için hazırlanmış olan cehennem ateşinden sakının.” buyurulduğu gibi kâfirler dışında da bazı kimselerin oraya gireceği hususunda ittifak bulunmaktadır. Çünkü buna, yalnızca kâfirler girecektir anlamına gelmez.

Âyette infaka, yani Allah yolunda harcamaya öncelik verilmesinin sebebi, Allah yolunda harcama yapmanın nefse en ağır gelen bir ibâdet olmasından ve ihlâsa en çok delâlet etmesindendir. Çünkü; Allah yolunda infakta harcamada bulunmak günümüzün en çok ihtiyaç duyuları amellerin en önemlisi ve en büyüğüdür. Çünkü düşmana karşı koyabilmek ve gerektiği gibi savaşmak buna bağlıdır. Aynı şekilde Müslüman fakir ve yoksullarına karşı gerekeni yapmak da infaka bağlıdır.

Bir başka tefsire göre ise her durumda ve her halükârda infakta bulunmalıdır. Çünkü; her zaman bolluk hâli yaşayan olduğu gibi darlık çekenler de vardır.

öfkelerini yutarlar”

Yani; öfkelerini gereğini yapmaktan geri dururular. Nitekim, kırba (testi) ağzına kadar dolup taştığmda, (.......) denir. Nitekim; öfkeyi yutmak, öfkesine sahip olmak veya öfkesini tutmak ifadesi de bu manayadır.

Yani, sabretmek suretiyle nefsine hakim olmaktır ve öfkeden bir iz ve eser bırakmamaktır.

Aslında (.......) Gayz: Öfkeden kalpteki hararetin yanması (kan dolaşıminin artması) demektir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dm rivâyete göre şöyle buyurmuştur:

“Herhangi bir kimse öfkesinin gereğini yapabilecek durumda iken eğer öfkesini yutarsa Allah onun kalbim güven ve îman ile doldurur.”

ve insanları bağışlarlar.”

Yani; herhangi biri kendisine karşı bir yanlışlık yapar, hata işlerse onu hesaba çekmez. Nitekim bir hadiste şöyle buyurulmuştur:

“Kıyamet gününde bir ünleyici şöyle seslenir: (.......) Bu sese ancak bağışlayanlar kalkıp karşılık vereceklerdir.”

Süfyan İbn Uyeyne bunu Harun Reşid'e anlatır. Harun Reşit ise birine oldukça öfkelenmişti. Ancak bunun üzerine ona dokunmadı, bağışladı.

Allah da iyilikle bulunanları sever.” (.......) kelimesinin başındaki (.......) harfi Eğer cins manasında ise, bu, her tür iyiliği kapsar. Aynı zamanda burada söz konusu olan özelliklere sahip bulunanlar da girer. Eğer bu (.......) harfi ahd içinse sadece burada söz konusu edilenlere işaret eder.

İmâm Sevri de diyor ki: “İhsan, senin kötülük yapan kimseye iyilikte bulunmandır. Çünkü; iyilikte bulunan kimseye iyilik yapmak karşılıklı alışverişte bulunmak, ticaret yapmak demektir.”

134 ﴿