159(Ey Resûlüm Muhammed!) Allah'ın bir rahmeti sebebiyle sen onlara yumuşak davrandım Şayet sen kavmine kaba ve katı yürekli olsaydın, mutlaka onlar çevrenden dağılıp giderlerdi. O hâlde onları bağışla ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. İşlerinde onlarla istişarede bulun. Kesin olarak bir işe karar verdiğinde de Allah'a (dayanıp) güven. Çünkü Allah kendisine (dayanıp) güvenenleri sever. “(Ey Resûlüm Muhammed!) Allah'ın senin kalbinde var ettiği bir rahmet sebebiyle sen kavmine yumuşak davrandın.” Burada ki (.......) edatı mezîde olup tekit manasındadır. Bir de, Resûlüllah’ın kavmine yumuşak davranmasının nedeninin Allah'tan olan bir rahmet sayesinde olduğuna delâlet etmek içindir. Rahmet: Kişinin sükunetini ve soğukkanlıliğina koruması, yumuşak davranmayı başarması, karşısındakine lütufkâr olmasıdır.- İşte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de sahabesine ve askerlerine böyle davranmış, onları kendisine bağlamıştır. “Şayet sen kavmine kaba ve katı yürekli bir kimse olarak davransaydın, mutlaka onlar çevrenden dağılıp giderlerdi “Hepsi senden uzaklaşıp giderlerdi, yanında onlardan bir tek kimseyi bile bulamazdın. “O hâlde onları bağışla” Onların Uhûd gününde sana karşı olan davranışlarını bağışla, görmezden gel. “ve onları affetmesi için Allah'tan mağfiret dile.” Allah'a karşı yapmaları gereken görevlerindeki kusurlarını bağışlaması için ve onlara karşı şefkatli olduğunu göstermek için Allah'tan bağışlanmalarını iste. “İşlerinde onlarla istişarede bulun.” Yani; hakkında sana vahiy gelmemiş olan şeylerde, Meselâ savaş ve benzeri konularda, onlara danış, görüşlerini al ki, gönülleri hoş kalsın, içlerinde bir ferahlık oluşsun, değerleri yücelmiş olsun. Böylece ümmetin de seni bu gibi konularda örnek edinsinler. Nitekim, bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Herhangi bir toplum yoktur ki istişare etmemiş olsunlar, onlar mutlaka işlerinin en doğru olanına sevkedilirler.” Ebû Hureyre'den rivâyete göre demiştir ki: “Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashâbından daha çok istişarede bulunan başka hiçbir kimse görmedim.” “Filân kimseyle istişare yaptım.” demek, herhangi bir konuda her ikimiz de görüşlerimizi ortaya koyduk, demektir. Nitekim, (.......) demek balı kaynağından, peteğinden çıkarıp aldım, manasınadır. Bu âyet, aynı zamanda içtihadm câiz olduğuna delâlet ettiği gibi, kıyasın da hüccet/delil olduğunu da açıklamış olmaktadır. “Kesin olarak bir işe karar verdiğinde de Allah'a dayanıp güven.” İstişare yaptıktan sonra ise, eğer bir konuda kesin karara varırsan, vardığın karan uygulamak için karannı en doğru olan yönde kulları. Yoksa meşverete göre değil, kendi kesin kanaat ve karann ne ise onu uygula. “Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” Tevekkül, Allah'a dayanıp güvenmektir, işi, gerekeni yaptıktan sonra Allah'a havale etmektir. Zinnun Mısrî şöyle der: “Tevekkül; esbabı aradan çekmek ve sebepleri kesmektir.” |
﴾ 159 ﴿