NİSA SÛRESİ

Bu sûre Medine'de nâzil olmuştur, 176 âyetten müteşekkildir.

1

Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da kendi eşini yaratan ve bu ikisinden birçok erkekler ve kâdirılar üretip yayan Rabbinizden sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde en iyi gözetleyicidir.

(.......) Ey insanlar!

-Ey Âdemoğulları!- Sizi bir tek candan yaraları -bir tek asıldan, ki bu tek can ise babanız Âdem (aleyhi’s-selâm) dir- ve ondan da kendi eşini, yaraları ve bu ikisinden -Âdem ile Havva'dan- birçok erkekler ve kâdirılar üretip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının.

(.......) kavli mahzûf olan bir mahzûfa mütealliktir. Sanki şöyle denilmektedir: “Bir tek candan, onu var etti. Ve ondan da onun eşini (zevcesini) yarattı. “Mana şöyledir:

“İşte nitelikleri (özellikleri) şunlar olan bir tek candan sizi üretip çoğalttı, dallarıdırıp budaklarıdırdı: Bu özellik ise, Allah onu topraktan var etti, onun eşi Havva'yı ise onun kaburga kemiklerinden birinden yarattı.” Bu iki tür cinsten erkekler ve kâdirılar olarak birçok kimseleri çoğaltıp yaydı. Burada o nefsi ya da canı bir vasıfla nitelemiştir ki; bu, o şeyden onların yaratılışlarını bir bakıma açıklama ve detaydır. Ya da sizin yaratılışınız üzerinde bir açıklama ve detaydır.

“Ey insanlar!” diye olan hitap veya sesleniş ise, kendilerine Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in peygamber olarak gönderildiği kimseleredir. Bunun manasına gelince o da şöyledir: “Sizi Âdem'in kendisinden, o nefisten (candan) da anneniz Havva'yı yarattı Bu ikisinden de sayısız erkek ve kadınları, sizin dışınızda geçen sayısız ümmetleri üretip yaydı.”

Eğer şöyle bir soru sorar ve dersen ki:

“Âyetin (nazmın) akışı gereği, (.......) emrinin hemen peşinden, buna yapılan çağrının getirilmesi veya yer alması gerekirdi. O hâlde Allah'ın onları bir tek nefisten veya candan gayet detaylı olarak yaratması nasıl olmuştur? Ki o detayı açıklayan gerçeğe davet ediyor?” Buna cevap olarak derim ki:

“Çünkü bu en yüce kudrete delâlet etmektedir. Dolayısıyla bu gibi bir şeye kâdir olan, güç yetiren varlık, aynı zamanda her şeye kâdirdir ve güç yetirir. Nitekim, bu bağlamda olmak üzere Allah kâfir ve facir (kötü) olan kimseleri cezâlarıdırmaya da kâdirdir. İşte bu gerçek üzerinde düşünüldüğünde, bu, insanların bütün bu şeylere kâdir olan zata karşı gelmemeleri, onun azâbından ve cezâlarıdırmasından korkmaları gerektiği bilincine ulaştırır. Çünkü bu, Allah'ın onlara vermekte olduğu gerçek ve mükemmel nimetlerin varlığına da delâlet etmektedir. Dolayısıyla kendilerine her türlü nimet ve imkânları sunan zata karşı insanların da görevi, o nimetlere karşı nankörlükte bulunmamalarıdır. Bu âyetin nâzil olması üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kadın, erkekten yaratılmıştır. Bu bakımdan onun hep ilgilendiği, erkeklerle ilgili hususlardır. Erkek ise topraktan yaratılmıştır, onun da hep amacı toprak ile ilgili (ziraat vb. gibi) şeylerdir.”

Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının” Buradaki, (.......) kelimesi, aslmda (.......) idi. (.......) harfinde bulunan hems sıfatı bakımından (.......) harfiyle sıfat bakımmdan yakın olduklarından (.......) harfi (.......) harfine dönüştürüldü.

Yani (.......) hâline getirildi. Bu kırâat ise Nâfi, İbn Kesîr, Ebû Amr, İbn Âmir, Ebû Cafer, Ya'kûb ve Halefe âit kırâattir. Ancak kırâat imâmlarından Âsım, Hamza, Kisâî ve Halef bunu âyette görüldüğü gibi, (.......) olarak okumuşlar ve iki (.......) harfini okuyuş bakımından dilde bir ağırlık olarak gördüklerinden ikincisini hazfetmişlerdir (kaldırmışlardır).

Yani; mana şöyle oluyor:

“Kiminiz kiminize Allah adım vererek ve akrabalık hukukunu öne sürerek birbirinizden dilekte bulunursunuz.

Yani Allah adına ve akrabalık hukuku adına şöyle yapacağım dersiniz.” Bu ise şefkat ve merhamet duygularını canlarıdırmak kasdıyla olur.

(.......) kelimesi yüce Allah'ın Lâfzayı Celâli üzerine maruf bulunduğundan mensûbdur.

Yani, “Akrabalık hukukunu çiğnemekten sakının. “demektir. Veya bu kelime car ve mecrûr yerindedir. Bu tıpkı, (.......) cümlesine benzer bir ifade olmuş olur. Ya da cer ile okunur. Bu okuyuş kırâat imâmlarından Hamza'nm kırâatidir. Bu ise bir zahir ismin zamîr olan bir kelime üzerine atfolunması demek olup zayıftır. Çünkü; muttasıl yani bitişik zamîr tıpkı muttasıl olan ismi gibidir. Cer ile mecrûru ise tek şeydirler. Bu ise atfı bir kelimeye benzetmek demektir.

Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde en iyi gözetleydcidir.” Siz koruyandır ve sizi en iyi bilendir.

1 ﴿