14Kim de Allah'a ve O'nun elçisine karşı gelir, O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu, içinde devamlı kalacağı ateşe sokar. Onun için aşağılayıcı bir azap vardır. Bu ayetlerin birinde, (.......) kelimesi çoğul olarak bu âyette ise, (.......) tekil olarak gelmiş ve her ikisi de hâl olmaları hasebiyle mensûb kılınmıştır. Birinde çoğul, diğerinde tekil olarak gelme nedeni, âyette yer alan, (.......) edatının lafiz ve manasıyla alâkalı bir durumdur. Yani; (.......) edatı mana bakımından çoğul ve fakat lafız bakımından ise tekildir. Kırâat imâmlarından Nâfi, Ebû Cafer ve İbn Âmir, (.......) kavlini, her iki âyette de (.......) olarak okumuşlardır. Bu âyet Mu'tezile için de, Hâricîler için de delil değildir. Bu iki görüş mensupları bu ayete dayanarak bir şey söyleme hakkına sahip değiller. Çünkü âyet kâfirler hakkındadır. Zira kâfirler bütün sınırları tecavüz eden ve çiğneyen kimselerdir. Halbuki asl yani isyankâr olan mü'min bir kimse, îman etmiş olması itibariyle itaatkârdır. Dolayısıyla böyle bir mü'min tevhid çizgisini ve sınırını aşmış bir kimse değildir. İşte bu bakımdan Dahhak bu Âyetteki, “ma'siyet” kelimesini “şirk” olarak tefsirlamıştır. Kelbi ise, “Kim Allah'a ve Rasûlüne karşı çıkarsa...” mealindeki bu âyeti, “Mirası-bölüştürmeyi inkâr ederek, kabul etmeyerek ve sınırlarını da çiğnemeyi helâl sayarak Allah'a ve Rasûlüne karşı çıkarsa...” şeklinde tefsirlamıştır. |
﴾ 14 ﴿