34Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadmların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kâdirılar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadmlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itâat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür. “Erkekler kâdirıların yöneticisi ve koruyucusudur.” Emreden ve yasaklayan olarak, tıpkı devlet adamlarının vâtandaşları üzerinde egemen oldukları gibi kâdirılar üzerinde erkekler egemendirler. İşte bu bakımdan erkekler (.......) diye adlarıdırıldılar. “.... Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için...” Bu âyette geçen, (.......) kavlindeki zamîr ise erkekler ve kadınlara râcidir. Yani “Yüce Allah'ın, insanların bir kısmını -ki bunlar erkeklerdir-, bir kısmından -bunlar da kâdirılardır- üstün kılması, onlar üzerinde yönetici (idareci) kılmasındandır. Allah erkekleri akıl, azim, yetenek, kararlılık, güvenli olmaları, güç, kuvvet ve kudret sâhibi bulunmaları, uzak görüşlü olmaları, savaşta öncülük etmeleri, yükün onlarda olması bakımından kâdirılardan üstün kılmıştır. Aynı şekilde tastamam olarak oruç tutmaları ve namazlarını tam ve kamil manada kılmaları, peygamberliğin, devlet başkanliğinın (hilafetin), İmâmetin (liderliğin) bunlara verilmesi, ayrıca cemaate imâmlık etmeleri, müezzin olmaları, hutbenin onlar tarafından okunması, cemaatin erkeklerden oluşması, Cuma namazının erkeklere farz olması gibi nedenlerden ötürü de erkekler kâdirılardan üstündürler. İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe'ye göre Kurban bayramı günlerinde Teşrik Tekbirleriyle yükümlü olmaları, had ve kısas cezâlarının uygularınasında erkeklerin şâhitliklerinin geçerli kılınması, keza erkeklerin mirasta kâdirıların aldıklarının iki katını almaları gibi konularda da erkekler kâdirılardan üstündürler. Aynı zamanda miras konusunda asabe olmaları hâlinde miras hakkını elde etmeleri, nikah (evlenme) ve talak (boşama) hakkının erkekler elinde olması, soyun (nesebin), erkekler yoluyla devam ettirilmiş olması, sakal sâhibi olmaları ve sarık takmaları açısından da erkekler kâdirılardan üstündürler. Diğer taraftan kâdirıların nafakalannı sağlamak da erkeklere âittir. Kaldı ki ayrıca bu âyet, kâdirıların nafakalannın (ihtiyaçlarının) sağlarınasının erkeklere vacip (farz) olduğunun da delilidir. Daha sonra Rabbimiz burada gördüğümüz gibi kadınları iki kısma ayırmaktadır. Bunlardan ilk kısmı, şimdi mana ve tefsirini ele alacağımız şu kısımdır: “Onun için sâliha -yapmaları gereken görevleri yerine getiren- kâdirılar itaatkârdırlar. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık -Allah'ın, kocalarına, kâdirılarını korumaları, haklarına riayet etmeleri konusunda, (.......) Nisa, 19. emir ve tavsiyelerine karşılık- gizliyi, (kimse görmese de namus larını) koruyucudurlar. Kocalarının bulunmaması hâlinde yapılması gerekenlere uyanlardır. Yani kocalarının evde olmamaları hâlinde namus ve iffetlerini, evlerini, mallarını muhafaza edenlerdir, sırlarını gizleyenlerdir. Veya Allah'ın onları korumasına, muhafaza etmesine ve o kadınları, kocalarının yokluğunda namus ve iffetlerini korumalarına muvaffak kılmasına karşılık, yahut da bizzat yüce Allah'ın o kadınları korumasına karşılık demektir. Çünkü Allah, onlara namuslarını korumaları imkanım vermiştir. İkinci kısma gelince, bunlar da yine bu âyetin şimdi sunacağımız kısmında ele alınmaktadır. Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Baş kaldırmasından -isyan etmelerinden, kocalarına itaatsizlik etmelerinden- endişe etliğiniz kâdirılara öğüt verin,” . -Allah'ın azâbım o kâdirılara hatırlatarak, hafifçe döverek korkutun. (.......) — Neşz kelimesi, yüksek yer demektir. Öğüt: Katı yürekleri ve sert karaktere sahip kimseleri yumuşatan, hakka özendiren söze denir. İbn Abbâs'tan rivâyete göre; kocasının haklarını hafife alan, aşağılayan, emrine itâat etmeyen kadın, demektir. “Onları yataklarda, yalnız bırakın” Beraber aynı yatağı paylaşmayın, cinsel ilişkiye girmeyin veya yataklarında sırtınızı onlara çevirip dargın durun, çünkü burada yataklarından uzaklasın denmemektedir. Yani (.......) cer edatı getirilmemiş ve (.......) denmemiştir. “(Bunlarla yola gelmezlerse) dövün.” Onların herhangi bir yerinde yara-bere yapmaksızın, bir tarafını zedelemeden hafifçe dövün. Bu konuda izlenecek yol şöyledir; önce kadına öğüt vermek, sonra yatağını ayırmak, sonra da eğer öğütten ve yatağını ayrı İmasından ders almayacaksa hafifçe dövmek gelir. “Eğer -serkeşliği bırakıp- size itâat ederlerse arlık onların aleyhine başka bir yol aramayın; -Artık onlara eza ve cefayı bırakın, ezadan uzak durun. Çünkü Allah yücedir, büyüktür.” Eğer elleriniz o kâdirılara kalkar ve kendilerine haksızlık ederseniz, şunu iyi bilin ki, sizin kadınlara karşı gösterdiğiniz güçten ve kudretten daha üstün olarak Allah'ın gücü ve kudreti vardır. Dolayısıyla o kâdirılara zulm etmekten, haksızlıkta bulunmaktan uzak durun, elinizi çekin. Veya: “Çünkü Allah yücedir, büyüktür.” kavli, şu manaya gelir: “Siz Allah'ın şanının yüceliğine, kibriyasına (ululuğuna) ve azametine rağmen O'na karşı geliyorsunuz. Fakat yine de sizin tevbe etmeniz durumunda tevbenizi kabul ediyor. Dolayısıyla size karşı suç ve cinayet işlemiş olsalar bile pişmanlık duyup bundan dönmeleri hâlinde, onlara göre siz, bu takdirde affolunmaya daha layıksınız.” Burada geçen, (.......) kelimesi, (.......) fiilini mefulüdür. Şimdi tefsirini okuyacağımız âyette yüce Allah ilgililere sesleniyor ve şöyle buyuruyor: |
﴾ 34 ﴿