47

Ey ehli kitap! Biz, birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalanna çevirmeden, yahut onları, Cumartesi adamları gibi larıetlemeden önce (davranarak), size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize (Kitaba) îman edin; Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir.

Ey ehli kilap! Biz, birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalanna çevirmeden... size gelenleri doğrulamak üzere, indirdiğimize (Kilab'a) îman edin;”

Yani yüzlerinin görüntüsünü, çizgisini, gözünden başlayarak, kaşlarını, burnunu ve ağzını dümdüz edip tanınmaz hale getirip, onu da tıpkı arkalanna (enselerine) çevirmezden önce.

Yani önü ile arkasını birbirinden ayırdedilemez duruma getirerek

(.......) kelimesinin başındaki (.......) harfi sebep içindir.

Eğer bu kelimenin başında bulunan (.......) harfini takip anlamında değerlendirirsen dolayısıyla iki türlü cezâ ile cezâlarıdırılmaları, tersyüz edilmeleri cezâsıyla korkutulmuş olurlar. Bu iki cezâdan biri de anketteki cezâlarıdır. Bunların yüzleri dümdüz hale getirildikten sonra sırtları veya arkalan üzerinde azâba atılacaklardır. Mana şöyle olmaktadır:

“Bir takım yüzleri silip tanınmaz hale getirdikten sonra, bu defa yüzlerini tersyüz ederek arkalanna, yani enselerini de ön tarafa çeviririz.”

Bir tefsire göre de şöyle denmiştir: Âyette geçen, (.......) kelimesi tersyüz etmek ve değiştirmek demektir. Nitekim Mısır'ın yerli halkı olan Kıptilerin malları da aynen bu şekilde değiştirilip taş haline dönüştürülmüştür. (.......) ifadesinden murat ise, onların liderleri, önderleri ve önde gelen kimseler demektir.

Yani, “Bu kimselerin geleceklerini, imkanlarını ellerinden alıp değiştirmemizden, üstünlüklerini yok etmemizden, kendilerini aşağılarınış ve geride kalmışlardan kılmamızdan, rezil etmemizden önce,”

Yahut onları, Cumartesi adamları gibi larıetlemeden önce (davranarak)...”

Yani Cumartesi gününe saygısızlık edenleri bir başka varlığa (maymuna) dönüştürdüğümüz gibi kendilerini de dönüştürmeden önce... (.......) kelimesindeki zamîr, eğer bununla kasdolunan ileri gelenler ise (.......) kelimesine râcidir.

Ya da iltifat yoluyla kendilerine kitap verilenlere râcidir. Buradaki tehdit bütün inanmayanların hepsiyle alâkalıdır. Bunlardan sadece pek azı îman etmişlerdir.

Abdullah b. Selâm, Şam'dan kafile ile dönerken yolda bu âyeti işitir. Medine'ye döner dönmez daha ailesinin yanma varmazdan önce, Resûlüllah'sa uğrayarak Müslüman olduğunu bildirir ve şöyle der:

“Ben ailemin yanına Allah tarafından yüzü ters olarak dümdüz hale dönüştürülmüş bir şekilde dönmek istemedim.” Ya da yüce Allah onları iki şey ile tehdit edip korkuttu; bunlardan biri yüzlerinin dümdüz hale getirilip enselerine çevrilmesi, diğeri de Allah'ın onlara lânet edip, onları rahmetinden uzaklaştırmasıdır. Eğer söz konusu (.......) yani değişme ile belirtilmek istenen şey, onların liderlerinin durumlarının değiştirilmesi ise, bu iki durumdan biri demektir. Eğer bundan kasıt bunun dışında bir başka şey (cezâ) ise bu, larıetlenmenin olacağı gerçeğidir. Çünkü Yahûdî toplumu her dilde larıetlenmiş olan bir toplumdur. Başka bir tefsire göre de bu hâl, gerçekten Yahûdîler için ileride olması beklenen bir durumdur. Dolayısıyla bu durumlar gelip sizi yakalanazdan önce gelin îman edin.

Allah'ın emri mutlaka, yerine gelecektir.”

Yani emredilen şey mutlaka gerçekleşecektir. Bu ise Allah'ın onlar için gerçekleşmesini vadettiği azaptır ve bu kesin olarak olacaktır. Eğer îman etmezlerse Yahûdîler için bu iki azaptan biri mutlaka ve kesin anlamda gerçekleşecektir.

47 ﴿