58Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emr eder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür. “Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi.... emreder.” Bir tefsire göre bu hükmün içerisinde farzların edası, yerine getirilmesi emri de yer almaktadır. Çünkü bu, yüce Allah'ın emanetidir. Zira bu emaneti yer, gök ve dağlara rağmen insanlar yüklenmişlerdir. Yine yüce Allah'ın bir hediyesi ve lütfü olan duyu organlarının korunması da keza bir emirdir. “Ve insanlar arasında hükmettiğiniz -yargılama yaptığınız- zaman adaletle -eşit olarak ve insaf ölçülerini elden bırakmaksızın- hükmetmenizi emreder.” Anlatıldığına göre Osman bin Talha bin Abduddar (radıyallahü anh), Kâ'be'nin bakıcısıydı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz bundan Kâ'be'nin anahtarını alıp Hazret-i Ali (radıyallahü anh) ye verdi. Ancak bu âyetin inmesi (nâzil olması) üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ali (radıyallahü anh) ye, anahtarları tekrar eski bakıcısı Osman b. Talha (radıyallahü anh) ya teslim etmesi emrini verdi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah, seninle ilgili olarak Kur'ân'da bir âyet indirdi.” Ve kendisine, indirilen bu âyeti okudu. İşte bunu üzerine Osman b. Talha (radıyallahü anh) Müslüman oldu. Onun Müslüman olması üzerine Hazret-i Cebrâîl (aleyhi’s-selâm) inerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: — “Bundan böyle Kâ'be'nin bakımı sonsuza kadar Osman b. Talha soyunda kalacaktır.” haberini verdi. İbn Hacer, Salebi bu olayı bu şekilde haber verdi, sonra da Bağavi bunu herhangi bir isnad zikretmeksizin zikretti, diyor. Vahidi de bunu, “el-Vasit” ve “el-Esbab” adlı e-serlerinde zikretmiştir. Bk. Haşiyetu'l-Keşşaf; 1/523. “Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor!” Bu âyette yer alan, (.......) kelimesindeki (.......) edatı, (.......) kavliyle ya mensûb nekiredir veya mensûb mevsûfedir. Burada âdeta şöyle denilir gibidir: “Size öğüt verilen şey ne güzeldir.” Veya bu, mahallen merfû' bir mevsul cümle olup, bunun ma badi (sonrası) ise bunun sılası yani ilgi cümlesidir (yan cümleciktir). Yani bunun manası şöyle olmaktadır: “Kendisiyle size öğütte bulunulan şey ne güzeldir.” Burada mahsusun bil medih olan (övgüye değer olan) şey ise mahzûftur (zikredil memiştir). Yani; “Kendisiyle size öğüt verdiği şey ne güzeldir.” Bu da, eda edilmesi (yerine getirilmesi) gereken şeyler olup emredilen hususlardır. Hüküm ve yargıda bulunurken adil davranmak gibi. Kırâat imâmlarından Nafı ve Ebû Amr (.......) harfinin esresi ve (.......) harfinin de sükunuyla bu kelimeyi, (.......) şeklinde okumuşlardır. İbn Âmir, Hamza ve Ali Kisâî de bunu, (.......) harfinin fethası (üstünü) ve (.......) harfinin esresiyle olmak üzere, (.......) olarak okumuşlardır. “Şüphesiz Allah -söylediğiniz- her şeyi işitici, -yaptığınız- her şeyi görücüdür. Yüce Allah bundan önceki âyette yöneticilere emanetleri ehline vermelerini ve insanlar arasında adaletle hükmetmelerini emrettiği gibi, halka da, İslâmi esas ölçülerine uyan ve uygulayan yöneticilere bu ayetiyle emrediyor ve şöyle buyuruyor: |
﴾ 58 ﴿