65

Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe îman etmiş olmazlar.

Hayır, Rabbine andolsun ki,” Bu (.......) kavli, (.......) demek olup, tıpkı, (.......) Hicr,92. âyeti gibidir.

Âyette yer alan, (.......) harfi, mezîde olup yemin manasını pekiştirmek içindir. Kasemin (yeminin) cevabı ise, (.......) kavlidir. Ya da bu şöyle takdir olunmaktadır:

(.......) Hayır durum hiç de onların dedikleri gibi değildir. Sonra da, “Rabbine andolsun ki onlar... îman etmiş olmazlar.” buyurmuştur.

Aralarında çıkan anlaşmazlık hu susunda seni hakem kılıp” Kendi aralarına çıkan anlaşmazlıktan, kanşıklıkları çözmede seni hakem tayin edip kabul etmedikleri....

Bu âyette ihtilaf ve anlaşmazlık manasına gelen, (.......) kelimesidir. Nitekim ağaca da dal ve budakları birbirine karıştığından, içice girdiğinden dolayı “şecer” denmektedir, “Sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkınU duymaksızın” yani vermiş olduğun hüküm de gönüllerinde bir daralma ve sıkışma, bir şüphe hissetmeksizin, çünkü işi konusunda şüpheye düşen, durum kendisine aydmlarıana kadar bu hâl öyle devam eder.

(.......) (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe (îman etmiş olmazlar) ...” Vermiş olduğun hükmüne kesin anlamda boyun eğip teslim olmadıkça... Bu ifadenin gerçek olarak manası şöyledir: Kendini birine her bakımdan teslim etmek, her bakımdan güvenmek.

Yani samimi ve dürüst olarak kendisi teslim etmek. (.......) kelimesi müekked mastar olup fiilini tekit için getirilmiştir ki bu, tekrar anlamındadır. Sanki şöyle denir gibidir: “Senin verdiğin hüküm ve kararda ister görünüşlerin de (zahiren) olsun ister içlerinde (batınen) olsun şüphesiz bir şekilde boyun eğip kabul etmedikleri müddetçe...”

Mana şöyledir: “Senin hükmüne ve verdiğin karara, yaptığın yargılamaya kesin olarak râzı olmadıkları sürece inanmış olmazlar.”

Eğer onlara -münâfıklara-; (.......) diye emretmiş olsaydık -eğer onlar üzerinde bu yazımız gerçekleşmiş olsaydı-, içlerinden pek azı müstesna bunu yapmazlardı.” Sırf münâfıklıkları yüzünden bu emri yerine getirmezlerdi.

(.......) kavlinin başında bulunan (.......) müfessiredir. (.......) kavlindeki zamîr ise iki fiilden birinin mastarına âit bir zamîrdir. Bu mastarlar ise, biri, “öldürmek” diğeri de, “çıkmak” kelimeleridir. Ya da, (.......) kavlinin delalet ettiği “yazıları, farz kılınan” kelime sine âittir.

İbn Âmir istisna durumunu göz önünde bulundurarak, (.......) kelimesini, (.......) olarak okumuştur. Merfû' olarak okunması ise, (.......) kelimesindeki (.......) harfinden bedel kılınması sebebiyledir.

Eğer kendilerine verilen öğüdü -Resûlüllah'a tabi olma ve onun hükmüne uyma konusundaki- yerine getirselerdi, onlar için -dünya ve âhiret açısından- hem daha hayırlı hem de (imanlarını) daha pekiştirici olurdu.” Bu konuda ızdırap çekmekten de daha uzak kalırlardı.

65 ﴿