75Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz! Bizi, halkı zâlim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen zavalh erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz! “Size ne oldu da Allah yolun da ve: “(.......) kavli mübteda ve haberdir. Olumsuzluk ifade eden bir kelimede soru edatı, işi ağırdan alanlarla ilgili olarak bir uyan niteliğindedir. Olumlu bir cümlede soru edatının yer alması ise inkâr ve ret içindir. (.......) kavli de hâldir. Bunda etkin olan amil, istikrar manasıdır. Bu, tıpkı, “Senin ayakta kalmana sebep nedir?” kavline benzer bir ifadedir. Mana şöyledir: “Halbuki savaşmanın tüm sebepleri ortada iken sizin savaşı terketmenizin sebebi nedir veya sizin savaşı terketmenize sebep olan şey nedir?” (.......) kavli, (.......) kavli üzerine ma'tûf olup mecrûrdur. Yani, “Allah yolunda ve gerçekten zavallı, kimsesiz ve zayıf düşürülmüş samimi kimseleri kurtarmak uğrunda savaşmıyorsunuz?” Ya da bu ifade ihtisas üzere mensûb kılınmıştır. Dolayısıyla bunun manası şöyledir: “Allah yolunda savaşı özellikle zaafa uğratılmış, her şeyleri ellerinden alınmış güçsüz düşürülenlerden onları kurtarmak için neden savaşmıyorsunuz?” Çünkü, “Allah yolunda” ifadesi bilindiği gibi her iyilik ve hayır manasında geçerli olan bir tabirdir. Dolayısıyla kafirlerin ellerinde ve yönetimi altında bulunan güçsüz, her şeyleri ellerinden alınmış ve bir şey yapamaz durumdaki Müslümanları kurtarmak ise hayırların en büyüğüdür ve hatta en özel ve başta gelenidir. Bu âyette sözü edilen güçsüzler ise, Mekke'de iken Müslümanliği kabul eden ve herhangi bir güçleri bulunamayan Müslümanlardır. İslamın azılı düşmanları durumundaki Mekke müşrikleri bu kimselerin hicret etmelerine engel oldular. Onlar böyle bir durumda ezilmiş bir hâlde ve ellerinden hiç bir şey gelmeden bu müşrikler arasında kalmak durumuna düştüler, mecbur kaldılar ve onlardan çok büyük işkkencelere, sıkıntı ve baskılara maruz kaldılar. “Zavallı erkekler, kâdirılar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” Âyette çocuklara yer verilmiş olması, müşrik lerin ve kafirlerin zulüm ve işkence yapmada işi ne denli ileri götürdüklerini göstermek ve bunu tescil etmek ya da belgelendirmek içindir. Çünkü bunları işkenceyi o kadar ilerletmişler ki, henüz akıl baliğ olmamış ufak çocuklara kadar vardırabilmişlerdir. Bunun nedeni, bu çocukların anne ve babaları daha fazla ızdırap çeksinler, daha fazla üzüntü yaşasınlar, kendi isteklerine boyun eğsinler diyedir. Çünkü zavallı ve kim sesiz insanlar tıp kı Hazret-i Yûnus'un kavminin yaptıkları gibi henüz günah işleme çağma ermemiş küçük çocuklarını da beraberlerinde dualarına katıyorlardı ki, küçüklerin duaları bereketi ile Allah'ın rahmetini ümit ediyorlardı. Abdullah b. Abbâs'tan -Allah her ikisinden de râzı olsun- rivâyete göre demiştir ki: “Ben ve annem gerçekten kadınlardan ve çocuklardan oluşan kimsesiz, zavallı, güçsüz kimselerdendik.” “Rabbimiz! Bizi, halkı, zâlim olan bu şehirden -Mekke'den- çıkar...” Âyetteki; (.......) kelimesi, (.......) kelimesinin sıfatıdır. Ancak bu zulüm kelimesi şehre değil, o şehir halkına isnad olunmaktadır. Bununla beraber (.......) kelimesi, (.......) kelimesinin harekesini almıştır, çünkü kelime, (.......) kelimesinin sıfatıdır. “bize tarafından, -işlerimizi düzene sokacak, bizi düşmanlarınıızdan kurtaracak- bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla, (diyen) ...” Düşmanlara karşı bize yardım edecek olan birini gönder. Bunlar kurtuluş için hep Allah'a dua edip duruyorlardı. Allah'tan imdat istiyorlardı. Nitekim bunun sonucunda bazdan için çıkıp Medine'ye gitme yolu açılmış oldu, fakat kimileri de ta Mekke fethine yani Allah kendi katından onlara bir yardımıcı ve dost gönderene kadar orada kalmak zorunda kaldı. Bu gelen yardımcı ve dost ise Hazret-i Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem) idi. Resûlüllah onlara karşı en güzel dostluğu göstererek onları korudu, onlara en güçlü yardım ve zaferle yetişip onları kurtardı. Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'den çıkıp aynlmca onların başında Mekke'de görevli olarak İtab bin Üseyd'i vali atadı. O zavallı, kimsesiz ve ezilmiş olan Mekke'deki Müslüman kesim ondan istedikleri gibi büyük dostluk ve yardım gördüler. İbn Abbâs (radıyallahü anh) diyor ki: “İtab bin Üseyd güçlüye karşı hep zayıfa yardım ederdi. Öyleki bunlar o zalimlere karşı üstünlük ve güç kazanacak bir duruma gelinceye kadar bu yardımım onlar için devam ettirdi.” Bundan sonra gelen âyette yüce Allah, mü'minleri Allah yolunda, dininin yücelmesi için savaşmaya teşvikte bulunarak, onların yardımcısı ve velileri olacağını, şeytan ve şeytani sistemler uğrunda savaşanların ise şeytandan başka herhangi bir yar ve yardımcılarının, dostlarının olmayacağını açıklamak babında şöyle buyuruyor: |
﴾ 75 ﴿