101

Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanmızdır.

Yeryüzünde sefere çıktığmız zaman kâfirlerin size kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur..”

Yeryüzünde yolculuğa çıktığınız vakit.” Burada geçen, (.......) kavli, sefer ve yolculuk demektir. (.......) burada sıkıntı, zorluk ve sakınca manasınadır. (.......) kavli ise, (.......) demektir. (.......) demek ise namazın rek'at sayılarından düşürmek demektir. Böylece dört rek'atlı namazları iki rek'at olarak kılınız, demek olur. Âyetin zahirine baktığımızda yani ayetten ilk bakışta anlaşıları mana, yolculuk sırasında dört rek'atlı namazları iki rek'at olarak kılmak bir ruhsattır, sadece bir izindir. Namazları seferde (yolculukta) tam olarak kılmak ise azimettir. Nitekim İmâm-ı Şâfiî de bu görüşü benimsemiştir. Çünkü, “günah ve sakınca yoktur” kavli, hafifletme yerinde kullanılır. Halbuki ruhsat azimetin olduğu yerde olmaz. İşte bu görüş Şâfiîlere âittir.

Biz Hanefîlere göre ise, namazı sefer esnasında kısaltmak ruhsat değil azimettir. Dolayısıyla namazları sefer esnasında tam kılmak câiz değildir. Çünkü Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

“Sefer (yolculuk) esnasında namaz tam olarak iki rek'attır. Peygamberiniz Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) dilinde bu, kasr (kısaltma) söz konusu olmaksızın böyledir.”

Bu âyette anlatıları hususa gelince; sahabeyi Kiram namazlarını hep tam olarak dört rek'at hâlinde kılmışlardır. Bu, onlarda bir alışkanlık yapmıştır. Dolayısıyla dört rek'atlı namazları sefer hâlinde kasr ile iki rek'at olarak kılma izni gelince, âdeta biz günah işliyoruz zannma kapılmışlardır. Ancak yüce Allah kasr yani dört rek'atlı namazları iki rek'ata indirmekle ve bunda bir sakınca olmadığım bildirmekle sahabenin gönüllerini almış ve onların gönüllerinde ki şüpheyi ortadan kaldırmıştır.

(.......) kavlinin manası şöyledir: “Eğer kafirlerin sizi öldürmesinden, yaralanasından ve yakalanalarından korkar ve endişeye düşerseniz...”

Zahiriye mezhebi nassm zahirine, mananın ilk bakışta anlaşılmasına bakarak dört rek'atlı namazları seferde iki rek'at olarak kılmak için (.......) ın (korkunun) şart olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak cumhura göre namazı kısaltmak yani kasr için korku şart değildir. Çünkü Ya'la bin Ümeyye (radıyallahü anh) den yapılan rivâyete göre, kendisi Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)’e şöyle sorar:

— Neden biz güven içinde olduğumuz hâlde, bir korku söz konusu değilken dört rek'atlı namazları, iki rek'at olarak kılıyoruz? Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) de:

— Senin şaşkınlık gösterdiğin bu konu benim de hayretimi ve dikkatimi çekti. Bunun üzerine bu durumu Resûlüllah'nden (sallallahü aleyhi ve sellem) sordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da şöyle buyurdular:

“Bu, Allah'ın size verdiği bir sadakâdir. O hâlde Allah'ın sadakasını kabul ediniz.” Ahmed b. Hanbel, Müsned; 1/25. Müslim; 686. Ebû Dâvud; 1199. Tirmizî, 3034. İbn Mâce; 1065.

İşte bu, aynı zamanda sefer (yolculuk) sırasında namazları tam olarak kılmanın câiz olmadığının da bir delilidir. Çünkü temlik (mülk edinme) ihtimali olmayan bir şey bizatihi o, o şeyi tamamen ortadan kaldırmak manasınadır. Kaldı ki bunun böyle olması hâlinde ayrıca ret olunmaya yani geri çevrilmeye de ihtimali yoktur.

Meselâ kendisine itâat edilme zorunluluğu bulunmayan ve fakat kısas konusundaki hakkından vazgeçip tasadduk eden velinin bu tasadduku kendisinden kabul olunduğuna göre kendisine itâat edilme mecburiyeti bulunan yüce Allah'ın sadakası haydi haydi kabul edilir. Çünkü bu kimselerin durumları bu âyet nâzil olduğu sırada aynen böyle idi. Böylece söz konusu bu âyet duruma göre nâzil olmuştur. Nitekim bu, aynen şu ayete benzer bir ifadedir:

“....Eğer namuslu kalmak isterlerse...” Nur, 33.

Yani burada, namuslu kalmak istenmeyince zinanın câiz olabileceği manası anlaşılmamalıdır. İşte buradaki durum da aynen böyledir.

Bunun delili Abdullah b. Mesud'un (.......) kırâatidir. Bu ise, (.......) takdirinde olup, “namaz bakımından sizi endişeye sokmamaları için kısaltmanızda...” manasınadır. Burada bu ayetten maksat, durumlara göre namazın kısaltılabilir olacağı meselesidir. Meselâ korku esnasında, hayvan (vasıta) üzerinde ima ile namaz kılmak veya kırâati, rüku ve secdeleri kısa tutmak gibi. Nitekim İbn Abbâs'tan da böyle rivâyet olunmuştur.

Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanmızdır.” O hâlde onlardan uzak durun ve onlara karşı her an tedbirli bulunun.

101 ﴿