108

İnsanlardan gizler de Allah'tan gizlemezler. Halbuki geceleyin, O'nun râzı olmadığı sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır (O'nun ilminden hiçbir şeyi gizleyemezler).

-Utandıklarından dolayı veya onlardan kendilerine bir zarar geleceğinden korktuklarından ötürü bunu- insanlardan gizler de Allah'tan gizlemezler.” Allah'tan haya edip utanmazlar. “Halbuki ...O, onlarla beraber idi.” Allah onların ne yapıp ettiklerini bilir. Onların tüm planlarına ve tuzaklarına muttalidir, vakıftır. Kaldı ki her gizleyicinin saklayıp gizli tuttuğu her şeyden Allah'a hiçbir şey asla gizli değildir ve gizli de karmaz.

Şüphesiz bu âyet, insanların hayasızlık, yüce Allah'tan korkmamaları gerçeğini insanların durumlarını açık olarak ilân edip haykırmakla, bir ikaz ve uyan bakımından yeter, başka bir şeye gerek yok. Çünkü insanlar, Allah'a hiçbir şeyin gizli kalmayacağım ve O'ndan hiçbir şeyi asla gizleyemeyeceklerini çok iyi bildikleri hâlde bu yanlışa sapıyorlar. Halbuki Allah için ğayb ve gizlilik söz konusu değildir.

“.... Geceleyin, O'nun râzı olmadığı sözü düzüp kurarken -kendilerince tedbirler ve düzenler kurarlarken-..” (.......) kavli esasen geceleyin kurulan planlar ve düzenler, tedbirler manasındadır.

Allah'ın rıza göstermeyeceği ve izin vermeyeceği pları ve düzen esasen Tu'me adındaki hırsızın kurmaya çalıştığı plarıdan başkası değildir. Çünkü Tu'me çaldığı zırhı, Zeyd adındaki bir Yahûdî'ye vermiş ve böylece onu hırsızlıkla suçlama yönüne gitmek istemişti. Hatta zırhı çalmadığına ilişkin olarak da yemin etmişti.

Bu, aynı zamanda söz konusu ifadenin mana açısından bizzat kişinin kendisiyle alâkalı olduğunu gösteren bir delildir. Çünkü âyette görüldüğü gibi tebir/düzen kurma ifadesi, “söz” kelimesiyle belirtilmiştir.

Allah yaptıklarını kuşatıcıdır (O'nun ilminden hiçbir şeyi gizleyemezler).” Öyle bir bilgiyle kuşatmıştır ki, onun bu kuşatmasının dışında asla bir bilgi kalmaz. O her şeyden haberdardır.

108 ﴿