47Eğer (münâfıklar) sizinle birlikte cihada çıkmış olsalardı, size kötülükten ve bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı. Olan bitenler-sebebiyle fitne çıkarmaya kalkışarak ve söz taşıyarak sizin aranızı bozmaya, (birliğinizi sarsmaya) koşuştururlardı. (Hatta) içinizden onların uyduracakları yalanlara kulak asacak kimseler de vardı. Allah zalimlerin açık ve gizli her şeylerini en iyi bilendir. “Eğer (münâfıklar) sizinle birlikte cihada çıkmış olsalardı, size kötülükten ve bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı.” Buradaki istisna muttasıl istisnadır. Çünkü bunun anlamı: “Onlar size zarar, kötülük, bozgunculuk ötesinde bir yarar getirmezlerdi” demektir. Halbuki munkatı istisnada kural, müstesnanın yani dışta tutulanın, müstesna minhin yani kendisinden dışta bırakılanın cinsinden olmamasıdır. Meselâ; (.......) yani “size hayır değil, sadece zarar ve sıkıntı getirdi” gibi. Bu cümlede ise, müstesna minh yani kendisinden dışta tutulan zikredilmemiştir. İşte bu gibi durumlarda, istisna yani dışta bırakma olayı “Şey” kelimesinden olur ki, bu manada bir istisna da muttasıl istisna olur. Çünkü burada geçen (.......) kelimesi de bunun bazısıdır. “Olan bitenler sebebiyle fitne çıkarmaya kalkışarak ve söz taşıyarak kesinlikle sizin aranızı bozmaya, (birliğinizi sarsmaya) koşuştururlardı.” Yani münâfıklar eğer sizinle beraber savaşa kâtilmış olsalardı, mutlaka aranızda bozgunculuğu yayma gayretine düşerler, lâf götürüp getirirlerdi. Bu şekilde aranızdaki birlik ve uyumu bozarlardı. Nitekim deve hızlı hareket edince bunun için, Araplar, “Vedaa'l-Baiyru vad'an” ifadesini kullanırlar ve, “Evda'tuhu ene” onu ben hızlarıdırdım, harekete geçirdim, denir. Asıl mana şu demektir; “münâfıklar aranızda bineklerine hız kazandınrlar/kötü niyetlerini hızlıca yayarlar” . Bunun anlamı, onlar çok hızlı bir şekilde aranızda lâf götürüp getirirler, söz taşırlar, demektir. Çünkü binek üzerinde hareket eden elbette yaya yürüyenden daha hızlı hareket eder. Bu kelimenin Mushaf'ta yani Kur'ân'da yazılışı, bir elif harfi ziyadesi yani ilavesiyle, (.......) şeklindedir. Çünkü fetha harekesi, Arap yazısından/hattından önce elif harfiyle yazılırdı. “Arap Hattı, yazısı ise Kur'ân'ın nüzulüne yakın bir dönemde icat olunmuştu. Dolayısıyla sözkonusu elif harfi burada da varlığını sürdürmüştür. Bu durumda hemze şeklini elif olarak ve fetha harekesini de bir başka elif şeklinde yazarak devam ettirdiler. Nitekim bunun benzeri bir başka yazılış da, (Neml,21) âyetindeki: (.......) kelimesidir. (.......) kavli, (.......) kavlinden hâldir. (.......) yani, “İçinize fitne sokarak bu şekilde aranızda bir anlaşmazlığın meydana çıkmasını, savaşa çıkma niyetinizi ve amacınızı bozmayı isterler, bu yola başvururular.” “(Hatta) içinizden onların uyduracakları yalanlara kulak asacak kimseler de vardı.” Yani aranızda sizi dinleyen, konuştuklarınızdan haberdar olan söz taşıyan adamları olacağı gibi, onlar bu sözleri alıp diğerlerine götürüp ileteceklerdir. “Allah zalimlerin açık ve gizli her şeylerini en iyi bilendir.” |
﴾ 47 ﴿