94

(Savaşa kâtilmayıp da geride kalan bu münâfıklar) yanlarına döndüğünüz de size mazeretler uyduracaklar. (Ey Resûlüm Muhammed! Onlara) de ki: “Hiçbir şekilde özür dilemeye kalkışmayın. Size asla inanmıyoruz. Zira Allah (vahiy yoluyla) sizin gerçek durumunuzu bize bildirmiştir. Bundan böyle işleyeceğiniz her şeyi Allah da, Resûlü de görüp değerlendirecektir; daha sonra da, ister gizli olsun, ister açık olsun, her şeyi en iyi büen Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız. O da bütün yapıp ettiklerinizi size bir bir haber verecektir. .

(Savaşa kâtilmayıp da geride kalan bu münâfıklar) yanlarına döndüğünüz de size mazeretler uyduracaklar.”

Yani siz bulunduğunuz şu Tebük seferinden döndüğünüz de kendileri adına bir takım bâtıl, yalan-yanlış, uyduruk mazeretler icat edecekler.

(.......) (“Ey Resûlüm Muhammed! Onlara) de ki: Hiçbir şekilde (bâtıl ve asılsız şeyler uydurarak) özür dilemeye kalkışmayın. Çünkü size asla inanmıyoruz.” Biz sizi doğrulayacak, tasdik edecek değiliz. Bu ifade, onların özürlerini kabul etmemenin bir gerekçesidir. Çünkü mazeret sergileyen kimsenin asıl amacı, mazeret dilediği konuda isteğinin kabul edilmesidir. Bu istek ise, reddedilmektedir.

Zira Allah (vahiy yoluyla) sizin gerçek durumunuzu bize bildirmiştir.” Bu da münâfıkların ileri sürdükleri mazeretlerinin doğrulanmamasınm bir gerekçesidir. Çünkü yüce Allah, Resûlü Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, onlara âit durumu, içlerinde gizleye geldikleri şeyleri vahiy yoluyla bildirince, artık bundan böyle bunların ileri sürecekleri mazeretleri bu gerçek karşısında kabul edilmez, edilmesi de doğru olmaz.

“Bundan böyle işleyeceğiniz her şeyi Allah da, Resûlü de görüp değerlendirecektir;” Küfrünüzden dönecek misiniz yoksa onda ayak mı direyeceksiniz?

O da bütün yapıp ettiklerinizi size bir bir haber verecektir.” Evet, işlediğiniz bu şeylere göre sizi cezâlarıdıracaktır.

94 ﴿