10

Peygamberleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için sizi (hak dine) çağırıyor. Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Siz bizi atalarınıızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin!

Peygamberleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var?” Bura da geçen, (.......) kavlinin başına gelen hemze, zarf olarak inkâr anlamında olan bir hemzedir.

Yani inkâr anlamında bir soru şeklidir. Çünkü kelamda, yani ifadede bir şüphe söz konusu değildir, şüpheyi içeren bir durum yoktur. Ancak burada hakkında şüphe duyuları konuda kendilerine soru yöneltilmektedir. Çünkü öyle deliller ortaya konmuştur ki, bütün deliller açık olarak şüpheye yer vermeyen anlamda açık ve nettirler. Bu, aslında onların, “bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir şüphe içindeyiz” sözlerine karşı bir cevap niteliğindedir.

Halbuki O, -îman ettiğiniz takdirde- sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar -belirleyip tayin ettiği ve miktarını açıkladığı zamana kadar- yaşatmak için sizi hak dine -îmana- çağırıyor.” Burada görüldüğü gibi “Bağışlama” ifadesi kafirlere hitap ya da seslenme söz konusu olduğunda hep, (.......) edatıyla gelmiştir.

Halbuki mü’minler sözkonusu olunca bu edata yer verilmemiştir. Şimdi kafirlere hitap vaki olan yerlerde bu edatın geldiğine bir iki örnek verelim.

Şöyle ki: (.......) (Nûh,3-4) ve (.......) diye başlayan ayetten itibâren, nihayet, (.......) kavline gelinceye kadar olan kısımda görüldüğü gibi (.......) edatına yer verilmemiştir. (Saff,10-12). Bu ve benzeri daha nice âyetler vardır ki, incelendiğinde bunlar görülecektir. Bunun da nedeni iki hitap arasındaki ayınma dikkat çekmek ve yarın kıyamet gününde ikisinin eşit olmadıklarını göstermek içindir. Burada bu ayetlerin meallerine yer vermedik, ilgili surelerde zaten bunu okuyacaksınız.

Onlar -kavimleri- dediler ki: Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz.” Bizimle sizin aranızda bir üstünlük olmadığı gibi, ayrıca da sizin bize karşı bir üstünlügünüz de yoktur. O hâlde bizlerin dışında neden sizler peygamber olarak seçilmiş olacaksınız ki? Bizden farklı olarak ne özelliğiniz var sizin?

(.......) kavli mealde de geçtiği gibi, “değilsiniz” anlamındadır.

Siz bizi atalarınıızın tapmış olduğu şeylerden -putlardan- döndürmek istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin!” Bize apaçık bir hüccet ve delil getirin. Halbuki peygamberleri onlara apaçık belgelerle, âyet ve mu'cizelerle geldiler. Ancak bunların, (.......) kavliyle demek istedikleri şey, bizzat inat olsun ve işi yokuşa sürmek ve düşmanlık olsun diye kendilerinin olmasını istedikleri mu'cizeler demektir.

10 ﴿