2İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler? Kök itibariyle (.......) kelimesiyle aynı kökten gelen (.......) kelimesi, tıpkı (.......) gibi iki çelişkiden, bir biriyle zıt olan iki şeyden birinin ötekisine karşı olan kuvveti ya da gücü demektir. Ancak bu, şüphe manasına gelen “şekk'in” aksidir. Çünkü (.......) veya (.......) kelimelerinde şüphe / şek söz konusu değildir. Şek ikisi arasında durmaktır, kararsızlıktır. Halbuki bilgi denen ilim ise, ikisinden biri hakkında kesin karar vermektir. Bu ikisinin müfredatın manalarına taallûkları sahih değildir. Yani ilgili kelimelerin kendi manalarına takılıp kalınmaz. Bu kelimelerin içinde yer aldığı cümlelerin içeriğine bakılır. Meselâ, eğer sen: (.......) ve (.......) demiş olsan, bundan hiçbir mana çıkmış olmaz. Sadece: “Zeyd'i sanmıştım.” ve “Atı zannetmiştim, biliyordum.” manası anlaşılırdı ki, bu da bir şey ifade etmemektedir. Ancak sen: (.......) ve (.......) diyecek olursan, o zaman manası anlaşılır. Çünkü birinci cümle ile “Zeyd'i âlim/bilgin sanmıştım.” demiş oluyorsun ve netice de anlamlı bir cümle ortaya çıkmış oluyor. Nitekim ikinci cümlenin de manası: “Atı, süvari atı olarak biliyordum. “olur ki, bu da yine olumlu bir cümle hâlini alır ve anlamı da anlaşılır. Senin: “Zeyd bilgindir” ve “At hızlıdır” diye kurduğun cümle, ifadenin içeriğine delalet eden, bir cümledir. Fakat sen, eğer yanında önceden var olan ve fakat kesin olmayan bir bilgiye dayanarak sözkonusu içerikten haber vermek istersen, o zaman sözkonusu olan cümlenin iki tarafından birine (.......) anlamındaki fiili yani (.......) fiilini getirişin ki, böylece amacına ulaşmış olasın. Kaldı ki içeriğe delalet eden cümle, burada, bu âyette (.......) fiilinin gerektirdiği manadır. O da: “İnsanlar,'İnandık'demekle imtihan edilmeden bırakılacakları ...” cümlesinin ifade ettiğidir. Çünkü bu cümle: “Onların sadece'inandık'demeleri ile hiçbir denemeye tabi tutulmadan bırakılacaklarını mı sanıyorlar?” takdirindedir. Burada geçen “bırakılma” kelimesi, (.......) fiilinin iki mefulünden birincisidir ve aynı zamanda onların “İnandık” sözleri de (.......) fiilinin ikinci mefuldür ve aslında bu, mübteda ile haberdir. “denenmeden” ifadesi, (.......) kelimesinin manaşırıın tamamlayıcısıdır. Çünkü bu öyle bir terk manasına gelmektedir ki, bu, değişme, değişim gösterme, dönüşme manasına gelir. Nitekim aynı durum Antre'nin şu ifadesinde de yer almaktadır: “Onun etten payını yırtıcılara bıraktım.” Görmez misin sen, baksana (.......) fiilini getirmeden önce şöyle demeyi takdir ediyorsun: “Onların sadece'inandık'sözlerine bakarak, hiç denemeye tabi tutmadan terk etti.” Bu ifade, (.......) harfinden önce meydana gelen ve kararlaştırıları bir takdire göredir. O da yerme manasında olan bir soru edatıdır. Çünkü “fitne” demek, ülkesinden ayrı düşmek, düşmanlarla cihada girişmek ve benzeri zor olan taat türü görevlerle karşı karşıya kalmak, şehvetleri terk etmek, fakirlik, yoksulluk, kıtlık, mal ve cana karşı meydana gelen türlü musibetler, kâfirlerin eza ve cefaları, hile ve tuzakları ile bir çok zorluklar ve sıkıntılar çekmek suretiyle denenmektir, imtihana çekilmektir ve sınamaktır. Rivâyet olunduğuna göre bu âyet, Resulullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından birtakımları hakkında nâzil olmuştur. Çünkü bunlar müşriklerin eza ve cefalarından dolayı artık el-eman diyorlardı. Ya da âyet, Ammar b. Yasir (radıyallahü anh) hakkında nâzil olmuştur. Çünkü kendisi Allah (celle celâlühü) yolunda çok işkence gören ve azap edilen bir kimseydi. |
﴾ 2 ﴿