8

Kendi kendilerine, Allah'ın gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların bir çoğu Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr etmektedirler.

kendi kendilerine” ifadesinin zarf olması muhtemeldir. Sanki; “Nefislerinden yani, düşünceden boş olan kalplerinde düşünceyi yerleştirmediler mi? “denilmiştir. Nitekim düşünce ancak kalpte olur. Fakat bu ifade, düşünenlerin hâli ile ilgili tasviri genişletmiştir.

“Ona kalbinde (kalbinle) inan” sözünde olduğu gibi. “Düşünce” için sıla cümlesi olması da muhtemeldir. “İş hakkında düşündü ve düşüncesini onda derinleştirdi.” sözünde olduğu gibi. Buna göre mana:

“Diğer mahlûkata göre kendilerine daha yakın olan ve hâlini, diğerlerinin hâlinden daha iyi bildikleri kendi nefisleri hakkında düşünmediler mi, ki Allah'ın, yarattığı, düzensizliği değil, düzeni gösteren, nice görünen ve görünmeyen şaşırtıcı hikmetleri görsünler. Yine, iyiliğe karşı iyilikle, kötülüğe karşı da misliyle mukabele olunacağı bir sonun olması gerektiğini düşünmediler mi ki, o zaman diğer mahlûkatın işlerinin de bir nizam - intizam içerisinde hikmetle yürüdüğünü bilsinler. Yine böyle bir vakte doğru gidişin olması gerektiğini düşünmediler mi?”

Allah gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattı.” cümlesi, hazfedilmiş bir (.......) e söze tealluk etmektedir. “Onun da manası, düşünmediler mi ki bu sözü söyleyemediler? “demektir. Denildi ki:

“Onun manası'bilsinler ki'dir. Çünkü kelam buna delildir. Onları hikmetsiz ve ebedî olarak boş yere yaratmadı. Onları, muayyen bir süre için hak olarak hikmetle yarattı. O kaçınılmaz son, kıyametin kopmasıdır. Hesap, sevap ve cezâ zamanıdır.”

Nitekim “Sizi boş yere yarattığımızı ve bize dönmeyeceğinizi mi sandınız? “âyet-i kerimesi nasıl da “abes “diye isimlendirdi, görülmüyor mu? İnsanların çoğu, dirilmeyi ve mükâfat ve cezâya uğratılmayı inkâr etmektedirler. Zeccâc:

Yani, onlar Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.” demiştir.

8 ﴿