3

Kâdirılardan zihar ile ayrılmak isteyip de sonra sözlerinden dönenlerin kanlarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir, size öğütlenen budur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

İlk âyette, onun dediği şeyin çirkin ve yalan olduğunu beyan etti. İkinci âyette ise zihann hükmünü açıkladı.

“... sözlerinden dönenler...” Burada, dönüş; başlarıgıç için veya bozduğunu ıslah ve telafi için eski haline dönüştür. Allahu Teâlâ'nın:

“Aya da konaklar tayin ettik. Nihayet o eski urcuna (hurma salkıminin sapına) benzer bir hale geldi.” Yasin, 39. âyeti birincisindendir.

“Ama siz bozgunculuk yapmaya dönerseniz, biz de (sizi cezâlarıdırmaya) döneriz.” İsrâ', 8. Âyeti de ikincisindendir.

(.......) fiili kendi başına müteaddi olur. “ona gittim” sözünde olduğu gibi.

(.......), (.......) ve (.......) harfi cerleri ile de müteaddi olur.

“Dünyaya geri gönderilselerdi yine men oldukları şeyi yapmaya dönerlerdi.” En'am, 28. âyetinde olduğu gibi.

“Sonra söylediklerinden dönenler.” de bundandır. Harfi cer ile müteaddi olmuştur.

Yani dediklerini bozmak için dönenler ya da muzafın harfi üzere . dediklerini telafi etmek için dönenler...” demektir.

Salebe'den şöyle nakledilmiştir:

“(bu da muzâfun harfi üzere) Nefislerine haram kıldıkları şeyi helâl kılmak için dönenler demektir.”

Şu kadar var ki o, (.......) ile

“... o dediği malı ve evladına biz varis olacağız.” Meryem, 80. âyetinde olduğu gibi sözü kendisi hakkında konuşuları şeyin konumuna indirerek zihar lafzıyla onların kendilerine haram kıldığı şeyi kast etmiştir. O da mal ve evlattır.

Âlimler bu dönüşün ne ile hasıl olacağı hususunda ihtilafa düşmüşlerdir. Bize göre ilişki kurmaya azimdir. Bu İbni Abbâs, Hasen ve Katâde'nin (r.ahm) görüşüdür.

Şâfiî'ye göre, kadım tutmaktır. O da ziharın ardından onu boşamamaktır.

“... karıyla temas etmeden önce...” sözündeki temas kadırıla ilişki kurmak suretiyle faydalanma ya da şehvetle dokunma ya da avret yerine şehvetle bakmadır. Size öğütlenen hüküm budur. Çünkü kefaret verilmesine dair hüküm cinayet işlendiğine delildir. Dolayısıyla tekrar zihara dönmemeleri ve bu hususta Allah'ın (celle celâlühü) azâbından korkmaları için bu hükümle öğütlenmeleri vacip olmuştur.

Zihar; kişinin, karısına: “Sen bana anamın sırtı gibisin.” demesidir. “Sen” yerine ondan bir organ söylenirse onunla tamamı ifade edilmiş demektir. Ya da sırtı yerine ananın bakılması haram olan karın ve baldır gibi başka bir uzvu söylerinse ya da ana yerine nesep, süt, evlilik ya da ilişki kurmak yoluyla kendisi ile evlenilmesi haram olan kadınlardan bini zikredilirse, mesela; “Sen, bana süt, kız kardeşimin ya da nesep yoluyla halanın ya da oğlumun karısının ya da babamın karısının ya da karımın annesinin ya da karımın kızının sırtı gibisin.” derse zihar yapmış olur.

Zihar yapan kişi kefaret vermekten kaçınırsa kansı onu hâkime şikâyet eder. Hâkime düşen de onu kefaret vermeye zorlamak ve hapse atmaktır. Zihar kefareti dışındaki hiçbir kefarette zorlama ve hapis yoktur. Çünkü o kefareti vermemek ve kâdirıla ilişki kurmamakla, kadına zarar verir. Eğer kefaret vermeden önce temas ederlerse Allah'a (celle celâlühü) tevbe eder ve kefaret verinceye kadar da bir daha böyle bir şeyi tekrarlamaz.

Eğer kölenin bir kısmını azad etse sonra temasta bulunsa Ebû Hanîfe'ye (rahmetüllahi aleyh) göre yeniden azad etmelidir.

3 ﴿