2-4

Nûh dedi ki: “Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben sizi,'Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun ve bana itâat edin ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin (muaheze etmeden yaşatsın) diyerek açıktan açığa uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki, Allah'ın tayin ettiği vade gelince artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!”

“Ey kavmim!” şefkatini göstermek için onları kendi nefsine nispet etti.

“Uyaran” korkutan. “... açıktan açığa...” Allah'ın (celle celâlühü) risâletini size bildiğiniz bir dille açıkliyorum.

Allah'a kulluk edin.” O'nu birleyin.

(.......) deki (.......) iki yönden de (yani; mastariye olması ya da tefsiriye olması yönünden) (.......) deki (.......) gibidir.

“O'ndan korkun” O'na isyan etmekten sakının.

“Bana itâat edin” Size emrettiğim ve sizi menettiğim hususlarda bana itâat edin. İtaati kendi nefsine nispet etti. Çünkü Allah'tan başkasına da itâat edilir. Ama ibâdet böyle değildir, (o, Allah'tan başkasına yapılmaz.)

“Sizi bağışlasın” sözü emrin, cevâbıdır. (.......) günahlarınızı'daki (.......):

“Artık o pis putlardan kaçının” Hacc, 30. âyetindeki (.......) gibi beyan içindir.

Ya da teb'îz içindir. Çünkü İslam'ın gelişinden sonra, kişi, insanlarla arasında meydana gelen kısas ve sair hususlarda cezâlarıdırılır. Şerhu't-Te'vilatta da böyledir.

“Sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin...” o da ölüm vaktinizdir. Allah'ın tayin ettiği vade”

Yani; ölüm.

“Keşke bilseydiniz” yani; Eceliniz gelip çattığında içine düşeceğiniz pişmanliği eğer bilseydiniz îman ederdiniz. Denildi ki:

“Şüphesiz ki Allah Teâlâ, misal olarak, eğer Nûh'un kavmi îman ederlerse onların ömrünü bin yıla uzatacağına ve eğer îman etmezlerse dokuz yüzün başında onları helâk edeceğine hükmetmiştir.” Dolayısıyla onlara:

“Îman edin ki Allah sizi belli bir vakte kadar geciktirsin.

Yani; bin yıla ulaşasınız” denilmiştir. Daha sonra vakti saati geldiğinde ecelin, bu vaktin geciktirilmesi gibi geciktirilmeyeceğini bildirdi. Denildi ki:

“O'nlar, Nûh (aleyhisselâm) a îman ve icabet ettiklerinde kavimlerinin onları helâk edeceğinden korkuyorlardı. Bu sebeple sanki Nûh (aleyhisselâm) onları bundan emin kılıyor ve onlara îman etmeseler ne kadar yaşayacaklarsa îman ettiklerinde de o kadar yaşayacaklarının onlara vaad ediyordu.

Yani; Eğer siz Müslüman olursanız -düşmanlarınızdan emin bir şekilde- tayin edilmiş vakte kadar kalırsınız, demektir.

2 ﴿