İNŞİKÂK SÛRESİ

1-2

Gök varıldığı, (yanlmakta da) Rabbini dinleyip boyun eğdiği zaman ki gök zaten buna layık olarak yaratılmıştır.

Gök yanlıp parçalandığı, yan İma hususunda Rabbini dinleyip itâat ve icabet ettiğinde, kaçınıp imtina etmediğinde. Ona yaraşan da işitmesi ve Allah'ın (celle celâlühü) emrine itâat etmesidir. Zira o, Allahu Teâlâ'ya boyun eğen olarak yaratılmıştır.

3-5

Yer uzatıldığı, içinde ne varsa atıp bomboş kaldığı, (bu hususta da) Rabbini dinleyip boyun eğdiği zaman ki yer zaten buna layık olarak yaratılmıştır.

Yer yayıldığında ve oradaki dağların ve tepelerin düzlenmesiyle dümdüz kılındığında. İçinde bulunan defineleri ve ölüleri dışan attığında ve tamamen boşaldığında. Sanki o, içindekileri boşaltma hususunda tüm gayretini göstermekle mükellef kılındı.

Kerem sâhibi biri kerem hususunda tüm gayretini gösterdiğinde ve gücünün yemğinin üzerinde mükellefiyet altına girdiğinde (.......) -denir. İçindekileri atma ve boş kalma hususunda Rabbini dinleyip boyun eğdiği zaman. Ona yaraşan da boyun eğmesi ve imtina etmekten kaçınmasıdır. Takdir eden takdir edilebilen her bir şeyi takdir edebilsin diye (.......) nın cevabı hazfedilmiş tir.

Ya da Tekvir ve İnfitar surelerindeki bilinen benzerleriyle yetinilerek hazf edilmiştir. Ya da onun cevabı, ona delalet eden “ona varacaksın” sözüdür.

Yani; Gök yanldığmda insan çalışıp çabaladığına kavuşur, demektir.

6

Ey insan! Hakikat sen Rabbine (kavuşuncaya) kadar durmayıp didineceksin, nihayet O'na ulaşacaksın.

“Ey insan!” sözü, insan cinsine hitaptır. Sen Rabbine kavuşuncaya kadar çalışıp çabalarsın. O (kavuşma) da; kavuşmaya benzetilen ölüm ve ondan sonraki durumudur. (.......) deki zamîr, (.......) içindir. O da; nefsin, çalışmada meşakkate ve yorgunluğa düşmesi ve başanlı olacak şekilde gayret göstermesidir. Kastolunan; Çalışıp çabalananın karşılığıdır. O da; eğer bayırsa hayır, serse serdir. Denildi ki:

“Çalışıp çabalanaya kavuşmak, içinde bu çalışıp çabalananın olduğu kitaba kavuşmaktır.”

“Kimin kitabı sağ eline verilirse...” âyeti de buna delalet etmektedir.

7

O vakit (amel) kitabı sağ eline verilen kimseye gelince.

Yani; amel defteri sağ eline verilen kimseye gelince, demektir.

8

Kolayca bir hesap ile muhasebe edilecektir o.

Kolay, basit bir hesapla. O da; yaptığı iyiliklerin karşılığını görmesi ve yaptığı kötülüklerin de affedilmelidir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

- “Hesaba çekilen azap olunur.” buyurdu. Bunun üzerine:

- “Öyleyse,'Kolay bir hesapla hesaba çekilecek.'âyetinin manası nedir?” diye soruldu da:

- “O, arzdır. Kim hesapta münakaşada bulunursa ona azap edilir.” buyurdu.

9

Ehline de sevinçli dönecektir.

Eğer îman etmişlerse aşiretine yahut inananlar gurubuna yahut cennette ehli olacak hurilere, sevinçle dönecektir.

10

Amma kitabı arkasından verilen kimse,

Denildi ki: “Onun sağ eli boynuna bağlanır, sol eli de sırtının gerisine getirilir ve kitabı onun sol eline sırtının gerinden verilir.”

11

Derhal helâkini temenni edecek.

“Yetiş ölümüm.” diyecek.

(.......); helâk, demektir.

12

O şiddetli ateşe (cehenneme) girecek.

Ali'nin dışındaki Irak'lılara göre (.......) şeklindedir.

Yani; “Cehenneme girecek” , demektir.

13

Çünkü o, ehli içinde bir şımarıktı.

Çünkü o, dünyada ailesiyle birlikte inkâr sebebiyle şımarıktı. Dirilişe inananlara gülüyordu. Denildi ki:

“O, nefsine tabi olur ve hevesinin istediğini yapardı.”

14

Çünkü o, hakikaten ve katiyen (Rabbine) dönmeyeceğini sanmıştı.

Dirilişi inkâr ettiği için Rabbine dönmeyeceğini sanmıştı. İbni Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

“Bedevi bir kadının kızına (.......) yani;'dön'dediğini işitinceye kadar bunun manasını bilmiyordum.”

15

Hayır (o, Rabbine dönecektir) Çünkü Rabbi onu çok iyi görendir.

(.......) sözü, “dönmeyeceği” sözündeki olumsuzluğu olumlu hale getirmek için gelmiştir.

Yani; elbette dönecekler demektir. Çünkü Rabbi onun amellerini görüyordu. (Amelleri) ona gizli değildir. Dolayısıyla onu döndürmesi ve onu amellerine göre cezâlarıdırması kaçınılmazdır.

16

Demek (hakikat onun zannettiği gibi değildir) Andederim o şafaka.

“Andederim o şafağa.” kızılliğin ardından gelen beyazlığa ya da kızıllığa andederim.

17

O geceye ve onun (sinesinde) derleyip topladığı şeylere.

Vesak: derleyip toplamak demektir. Kast olunan; derleyip topladığı karanlıklar ve yıldızlardır. Ya da ondaki teheccüt ve sair ibâdetlerdi.

18

Dolunay haline geldiği (nuru tamamladığı) zaman aya ki,

Toplandığı ve dolunay haline geldiği zaman aya. (

Yani; Arabi ayların 13. 14. 15. Günlerindeki aya, demektir.)

(.......) kelimesindendir. (.......) babındandır.

19

Siz (ey insanlar!) Hiç şüphesiz o hâlden bu hale geçeceksiniz.

Ey insan -cins kastedilmiştir- sizler, şiddet ve dehşet hususunda her biri diğerine uygun olan hâlden hale geçeceksiniz.

Tabak: diğerine uygun olan şeydir. (.......) denir.

Yani;

“Bu, şuna uygun değildir” , demektir. Örtü için tabak derüTmesi de bundandır.

(.......) kelimesinin (.......) ün çoğulu olması da mümkündür. O da; mertebe demektir. (.......) (o (nice) mertebeler üzerindedir) sözündendir.

Yani; hiç şüphesiz siz şiddette biri diğerinden daha üstün olan hallerden hallere geçeceksiniz, demektir. Onlar da; ölüm ve ondan sonraki kıyametin safha safha korkunç duraldandır.

(.......) kelimesinin sıfatı olmak üzere mahallen mensûbtur. Vani; hâli geçen, aşan bir hale demektir. Ya da (.......) deki zamîrden hâldir.

Yani; “Bir hâli geçerek (yeni bir) hale varacaksınız” , demektir. Mekhul şöyle demiştir:

“Her yirmi senede bulunduğunuz hâlden diğer bir hale geçersiniz.”

Mekke kırâat imâmları, Ali ve Hamza'ya göre (.......) Şeklindedir. (.......) nin üstünüyledir. Hitap Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) edir.

Yani; “Mi'râc da göklerin o tabakasından bu takasına çıkacaksın” , demektir.

20

Öyleyse onlara ne (oluyor) ki îman etmiyorlar?

Dolayısıyla îman etmemekte onların lehine olan nedir ki?

21

Ve karşılarında Kur'ân okunduğu zaman (derin saygı ile) eğilmiyorlar?

Boyun eğmiyorlar.

22

Bilâkis o küfredenler tekzib ederler.

Dirilişi ve Kur'ân'ı yalanlarlar.

23

Hâlbuki Allah onların yüreklerinde neler saklıyorlar pekiyi bilendir.

Hâlbuki Allah (celle celâlühü), inkâr ve peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i yalanlama noktasında gönüllerinde neler topladıklarını ve neler gizlediklerini pekiyi bilendir. Ya da amel defterlerinde topladıkîan kötü amelleri ve kendi nefisleri için biriktirdikleri envai çeşit azâbı en iyi bilendir.

24

Bunun için sen (Habibim) onları elem verici bir azap ile müjdele!

Onlara bunu haber ver ki eseri yüzlerinin derisinde belirsin.

25

Îman edip de güzel güzel amel (ve hareket) edenler müstesnadır. Onlar için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır.

İstisna, istisnai munkatıdır. Onlar için kesintisiz ya da eksilmeyen bir mükâfat vardır. Allahu a'lem.

0 ﴿