BELED SÛRESİ1Şu beldeye yemin ederim. Sübhan Allah, haram belde ile ve bundan başkasıyla insanın zorluklar içinde yaratılmış olduğuna yemin etmiştir. Yemin ve yemin edilen şey arasına, “Sen bu beldeye helâl iken” cümlesini sokmuştur. 2Senin bu beldede oturman (veya ileride orada savaşman) sana helâl iken. Yani; hürmetinin büyüklüğüne rağmen senin gibi birinin, haram bölge dışında avlanmanın helâl oluşu gibi bu belde de -Mekke'yi kastediyor- helâl olması zorluklardandır. Şurahbil'den şöyle nakledilmiştir: “(Kâfirler) bu beldede avlanmayı haram saydıkları hâlde senin oradan çıkarılmanı ve öldürülmeni helâl saymaktadırlar.” Bunda Rasûlulah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i sebata ve Mekke halkının eziyetlerine katlanmaya teşvik, onların ona karşı düşmanlık göstermedeki hallerine karşı şaşkınlık vardır. Ya da insanın çeşitü zorluklara karşı göğüs germekten hiçbir zaman hâli olmadığına (Allah (celle celâlühü)), Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) beldesine yemin etmek suretiyle teselli etmiştir. Ona teselli vermek ve üzüntüsünü gidermek için Mekke'nin fethini vaad etmek suretiyle (araya mutama cümlesi soktu. “Sen bu beldeye helâl iken...” buyurdu. Yani; “Sen bu beldede, istikbalde helâl kılınmış hâlde olacaksın. Orada öldürmek ya da esir almak cihetinden dilediğini yapacaksın.” , demektir. Bu da; Allahü teâlâ'nın, O'na (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fethini nasip etmesi ve ona orayı helâl kılmasıdır. Ondan önce hiç kimseye onun fethi nasip olmadı ve orası hiç kimseye helâl kılınmadı. Dilediğini helâl dilediğini de haram kıldı. İbni Hatal, Kâ'be örtüsüne yapışmış olduğu hâlde öldürüldü. Mikyes b. Subabe ve diğerleri de öldürüldü. Ebû Sufyan’ın evi emin kılındı. Geleceğe âit olması hususunda bu âyetin benzeri: “Sen de öleceksin onlar da ölecekler.” Zümer, 30. ayetidir. Bunun, geleceğe dair olması hususunda ittifakla Mekkî olması delil olarak sana yeter. Nüzul vakti nerede hicret nerede? Fetih zamanını da var sen hesap et. 3Babaya da doğana da (yemin ederim). O ikisi, Âdem (aleyhisselâm) ve onun zürriyetidir. Ya da her baba ve çocuğudur. Ya da İbrâhîm (aleyhisselâm) ve zürriyetidir. (.......) manasına ya da (.......) manasınadır, 4Ki biz insanı andolsun ki meşakkat içinde yarattık. Bu, yeminin cevâbıdır. İnsan dünya musibetlerine ve âhiret zorluklarına katlanmaktadır. Zünnun'dan şöyle nakledilmiştir: “(İnsan) tabi olmaya ve nihayete erdirmeye çağrüdığı hâlde kaza (kader) ipine bağlı kalmaya devam eder.” 5O, kendisine kimsenin mutlaka güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? “O” zamîri, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendilerinden çok çektiği Kureyş asilzadelerinden birine âittir. Onun, Ebû’l-Eşedd olduğu da söylenmiştir. Onun Velid b. Muğire olduğu da söylenmiştir. Mana; “Mü'minlere karşı zorluk çıkaran, kavmi içinde güçlü olan bu asilzade kıyametin kopmayacağını ve ondan intikam alınmayacağını mı sanıyor?” şeklindedir. Daha sonra onun bu günde söylediklerini zikretti. 6Der ki: “Yığın yığın mal telef ettim.” (.......); çok demektir. (.......) kelimesinin çoğuludur. O da; çoğaldı, yığıldı, demektir. Câhiliye halkının cömertlik ve şereflilik olarak adlarıdırdığı hususlarda çok şey infak ettiğini kastediyor. 7O, kendisini hiçbir kişinin görmediğini mi sanıyor? Gösteriş ve övünme için infak ettiği şeyleri infak ettiğinde onu hiç kimsenin görmediğim mi zannediyor? Şunu kastediyor: “Şüphesiz ki Allahu Teâlâ onu görüyordu ve (her daim) onu görendir.” Daha sonra ona olan nimetlerini zikretti, şöyle buyurdu: 8Biz ona vermedik mi; (Görecek) iki göz, Görülenleri onlarla görecek iki göz. 9Bir dil, iki dudak, Kalbindekileri ifade edecek bir dü ve ön dişlerini örtecek, konuşmada, yemede, içmede ve üfürmede kullanılacak iki dudak. 10Biz ona iki de yol gösterdik. Cennete ve cehenneme götüren hayır ve şer yollarını. “(Annenin) göğüslerini gösterdik.” Manası da verilmiştir. 11Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. 12Bu sarp yokuşun ne olduğunu sana hangi şey bildirdi? 13(O) köle azad etmektir. 14Yahut (salgın) bir açlık gününde yemek yedirmektir. 15Yakınlığı olan bir yetime, 16Yahut toprakta sürünen bir yoksula, 17Sonra da (o sarp yokuşu aşıp geçerken) îman edenlerden, birbirine sabr(u sebat)ı tavsiye, (halka) merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. Şunu kastediyor: Bu ihsan ve nimetlere köle azad etmek, ya da yetimleri ve miskinleri yedirmek gibi, sâlih amellerle şükretmedi. Daha sonra her taatin aslı ve her hayrın esası olan imanla da şükretmedi. Bilâkis küfranı nimet etti ve nimet vereni inkâr etti. Mana şudur: “Bu şekilde olan bir infak Allah katında makbul ve faydalıdır. Yığın yığın malını riya ve böbürlenme için sarf etmesi değil.” Fasih kelamda (.......), ((.......) gibi) mükerrer olması dışında mazi fiille birlikte çok az kullanılır. (Burada (.......) şeklinde bir kez kullanılmıştır. Ancak) o sarp yokuşa saldırmayı üç şeyle tefsîr ettiğinde (.......) yı üç defa tekrar etmiş gibi olmuştur. Takdiri şudur: “Ne köle azad etti, ne fakiri yedirdi ne de îman etti.” (.......) îktiham; şiddet ve zorlukla giriş ve haddi tecavüz ediş demektir. (.......); şiddet demektir. Onda meşakkatin zahmetinin çekilişi ve nefis mücahedesi olduğundan dolayı sâlih amel sarp bir yokuşa, onu işlemek de ona saldırmaya benzetilmiştir. Hasen'dan şöyle nakledilmiştir: “Vallahi sarp yokuş; düşmanı şeytan olduğu hâlde insanın, nefsine ve hevasına karşı mücahedesinin şiddetliliğidir.” (.......) sözüyle kast olunan; ona saldırma ve hücumun ne olduğudur. Manası; “Şüphesiz ki sen, onun, nefse verdiği zorluğu, onun mahiyetini ve onun Allah (celle celâlühü) katındaki karşılığının mahiyetini bilmiyorsun” , şeklindedir. Kölenin azad edilmesi; onun kölelikten kurtarılması ve ona kendisini azad edecek mal hususunda yardım edilişidir. Mekke kırâat ekolü, Ebû Amr ve Ali'ye göre (.......) den bedel olmak üzere (.......) şeklindedir. “Bu sarp yokuşun ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?” âyeti de mutarız cümlesidir. Diğerlerine göre ise, o yokuşa saldırma; köle azad etme ve yemek yedirme manası üzere (.......) şeklindedir. (.......): açlık. (.......): yakınlık, (.......): fakirlik, demektir. (.......) vezninde gelmişlerdir. (.......): (kişi) acıktığında kullanılan (.......) fiilindendir. (.......): nesep hususunda kullanılan (.......) fıilindendir. “faları benim yakınımdır, akrabamdır” denir. (.......): Kişi fakir muhtaç duruma düştüğünde kullanılan (.......) fıilindendir. Manası; “Toprağa yapıştt Dolayısıyla onun sığınağı çöplüklerdir.” Onun, “açlık sâhibi” olarak nitelendirilmesi “yorucu üzüntü” sözünde olduğu gibidir. Bu da (.......) demektir. “Sonra da îman edenlerden olmak.” sözünün manası ise; îman üzere devam edenlerden olmak, demektir. (.......) nin (.......) manasına olduğu da söylenmiştir. Yine o imanın son nefese kadar devamlıliği dolayısıyla, ayrıca rütbe ve fazilet hususunda, köle azad etmekten ve sadaka vermekten farklı olduğu için (.......) ile getirilmiştir. Îmanın vakit itibanyla sonradan olduğunu ifade etmek için değil. Zira îman başkalanndan öncedir. Ameli sâlih de ancak onunla makbul olur. “Birbirlerine sabrı tavsiye, merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.” Günahlardan kaçınmak taatlara devam etmek ve müptela kılındığı zorluklara karşı dayanmak hususunda birbirlerine sabn tavsiye ve aralarındaki hususlarda merhametli olmayı tavsiye edenlerden olmaktır. |
﴾ 0 ﴿