ALÂK SÛRESİ1Yaratan Rabbinin ismiyle oku. İbni Abbâs ve Mücahid'den bunun inen ilk sûre olduğu nakledilmiştir. Çoğunluğa göre ise inen ilk sûre Fâtiha sûresi, bir sonra ki de Kalem süresidir. (.......), hâl üzere mahallen mensûbtur. Yani; “Rabbi'nin ismiyle başlayarak oku” , demektir. Sanki şöyle denilmiştir: “Bismillah de sonra oku. O yaratandır.” (.......) fiili için Mef’ûl zikretmedi. Bundan meydan gelen mana; yaratma, bu yaratmayı seçme ve O'ndan başka yaratıcının olmamasıdır. Ya da bunun takdiri her şeyi yarattı şeklindedir ki bu da her mahlûku kaplamaktadır. Çünkü bu mutlaktır. Ve bunun takdirinde de mahlûkatın bir kısminin diğer kısmına karşı bir üstünlüğü yoktur. 2O, insanı alaktan (embriyodan) yarattı. “İnsanı yarattı” sözü, insanın şerefinden ve vahyin kendisine inişinden dolayı mahlûkat kapsamına giren şeylerin tamamı arasından özellikle seçilip zikredilişidir. Bununla “İnsanı yaratan” manasını kastedilmesi de mümkündür. Ancak onun yaratılışına dikkat çekmek için ve yaratılışının acayipliklerine delalet etsin diye yaratma fiili önce kapalı daha sonra açık bir şekilde zikredilmiştir. (.......) kelimesini çoğul kıldı. (.......) demedi. Çünkü (.......) kelimesi de çoğul manasınadır. 3Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sâhibidir. Kerem sahiplerine karşı kereminin çokluğu hususunda kemal O'na âittir. Kullarına nimetleri ihsan etmektedir. Onlara karşı hilm ile muamele etmektedir. Dolayısıyla onların inkârları ve nimetlerine karşı nankörlükleri sebebiyle derhal cezâlarıdırmamaktadır. Sanki ilmi faydaları ifade etmek suretiyle yapılan keremin ötesinde, hiçbir kerem yoktur manasına şöyle buyurmuştur: 4Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. O, kalemle yazı yazmayı öğretendir. 5İnsana bilmediğini öğretti. O'nun, kullarına bilmediklerini öğretmesi ve onları cehalet karanlıklarından ilim nuruna nakletmesi O'nun kereminin kemaline delalet etmektedir. Kendisinde büyük fayda olduğu için yazı ilminin faziletine dikkat çekti. İlimlerin tedvini, hükümlerin kayıt altına almışı, öncekilerin haberlerinin ve Allah'ın (celle celâlühü) indirdiği kitapların zaptı ancak yazıyla olmuştur. O olmasaydı din ve dünya işleri yolunda gitmezdi. Allah'ın (celle celâlühü) hikmetinin önceliğine kalem ve yazının işinden başka bir delil olmasaydı bu bile yeterdi. 6(Okumamaktan) sakın! Çünkü insan muhakkak azar. “Sakın” sözü, Allah'ın (celle celâlühü), üzerindeki nimetini azgınliğiyla inkâr eden kişiyi mendir. Surenin (buradan) surenin sonuna kadar olan âyetler Ebû Cehil hakkında nâzil olmuştur. 7Kendisini müstağni (ihtiyaç duymaz) gördüğü için, “Kendisini..” nefsini. Ef'ali Kulub'de “Kendimi gördüm, kendimi bildim.” denir. Görmenin manası bilmektir. Eğer gözle görmek manasına olsaydı onun fiilinde iki zamîr (fâil ve Mef’ûl zamîri) bir araya gelmezdi. “yeterli gördü” kelimesi ikinci mef'ûldur. 8(Ey insan!) Şüphesiz ki dönüş(ün) ancak Rabbinedir. İnsanı, iltifat yoluyla azgınliğin akıbetine karşı tehdittir. (.......) dönüş manasına mastardır. Yani; “Senin dönüsün BabbVnedir. Dönüsünde de O seni azgınliğina karşı cezâlarıdıracaktır” , demektir. 9-10Bir kulu, namaz kılarken meneden (adamı) gördün mü sen? Yani; Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’i namazdan meneden Ebû Cehil'i gördün mü, demektir. 11Gördün mü (şu cür'eti)? Ya o doğru yol üzerinde ise, Yani; Eğer bu men eden Allah'a (celle celâlühü) ibâdete dair menettiği şeyde doğru bir yol üzerindeyse, demektir. 12Yahut kötülüklerden korunmayı emrediyorsa? Yani; itikad ettiği üzere putlara ibâdet edilmemesine dair emrettiği şeyden iyiliği ve takvayı emredense. 13Gördün mü ya, bu yalanlar ve yüz çeviriyorsa? Gördün mü? Bizim dediğimiz gibi bu meneden (kişi) hakkı yalanlıyor, ondan yüz çeviriyorsa. 14(O adam,) Allah'ın (her şeyi) görüp durduğunu hiç de bilmemiş mi? O'nun hidâyet ve sapıklık cihetiyle hallerine muttali olduğunu, dolayısıyla da onu durumuna göre cezâlarıdıracağını bilmiyor mu? Bu bir tehdittir. (.......) sözü şart cümlesiyle birlikte (.......) nin iki mefulüdür. Şartın cevabı hazf edilmiştir. Takdiri: “Ya o doğru yolda ise yahut takvayı emretdyse o (adam) Allah'ın görüp durduğunu hiç bilmemis mi?” şeklindedir. İkinci şartın cevabında zikredilişinin delaletinden dolayı hazfedilmiştir. Bu, senin “Eğer sana ikram edersem, sen de bana ikram eder misin?” sözünde olduğu gibidir. İkinci “gördün mü” sözü mükerrerdir. Tekid içindir. Zait kılınmıştır. 15Hayır (olmaz böyle şey)! Eğer (küfründen) vazgeçmezse andolsun ki onu perçeminden tutup (cehenneme) sürükleriz. “Hayır!” sözü, Ebû Cehil'i, Allah'a (celle celâlühü) ibâdetten menetmekten ve putlara ibâdet etmeyi emretmekten sakmdırmadır. Daha sonra Allahu Teâlâ şöyle buyurdu. Eğer içinde bulunduğu şeyden vazgeçmezse onu alnının saçından yakalanz ve cehenneme sürükleriz. (.......); bir şeyi tutup şiddetle çekmektir. Hazret-i Osman'ın (celle celâlühü) mushafmda yazılışı vakf hükmü üzere (.......) ledir. Zikri geçen alın olduğu bilindiği için izafet yerine ahdi harici için olan (.......) ile yetinilmiştir. 16( Yani) yalancı, günahkâr aln(ının saç)ından. (.......) den bedeldir. Çünkü o, “yalancı, günahkâr” sözleriyle isnad-ı mecazı üzere yalanla ve günahla nitelendirilmiştir. Gerçekte o ikisi, o alnın sâhibine âittir. Bunda “yalancının, günahkârın perçemi” sözünde olmayan bir güzellik bir açıklık vardır. 17O vakit (durmasın) meclisini davet etsin! 18Biz (de) zebanileri çağırırız. Nadî; Halkın (konuşmak için) toplandıkları meclistir. Kastolunan meclis üyeleridir. Rivâyete göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken Ebû Cehil yanına gelmiş ve ona: - “Seni (bundan) menetmemiş miydim?” demişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) da ona karşı sert bir şekilde cevap vermişti. Bunun üzerine o: - “Bu vadinin, meclisi en kalabalık olanı olduğum hâlde beni tehdit mi ediyorsun?” demiş, bunun üzerine bu âyet nâzil olmuştu. (.......); lügatte kolluk kuvvetleri demektir. Tekili: (.......) dür. Bir şeyi defetmek, menetmek manasına gelen (.......) kelimesinden gelmektedir. Kastolunan; azap melekleridir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) den şöyle nakledilmiştir: “Eğer meclisini çağmaydı, zebaniler onu açık açık yakalarlardı.” 19(Habibimî) Hayır! Sakın ona boyun eğme. (Allah'a) Secde et, yaklaş. (.......) (sakın) sözü, Ebû Cehil'i reddir. “O'na boyun eğme.” yani; onun isyanına karşı bulunduğun hâl üzere sabit dur. Bu; “Yalanlayanlara itâat etme.” Kalem, 8. âyetinde olduğu gibidir. “Secde et -secde etmeye -namazı kastediyor- devam et- yaklaş.” secde ile Rabbi'ne yakınlaş. Zira kulun Rabbine en yakın olduğu zaman secde hâlindeki zamanıdır. Nitekim hadisi şerifte de böyle buyurulmuştur. Allahu a'lem. |
﴾ 0 ﴿