MÂ'ÛN SÛRESİ1Dini yalan sayanı gördün mü? Yani; âhiret cezâsının yalanlayanı tanıdın mı kim o? 2İşte o, yetimi iter, kakar. Eğer onu tanıdıysan işte o âhiretin cezâsını yalanlayan yetimi iten, kakandır. Yani; o, onu eza ve cefa ile şiddetle iter, kakar. Onu azarlar ve kabalıkla çirkin bir şekilde reddeder, kovar, demektir. 3Yoksulu doyurmaya teşvik etmeyen odur. Ailesini yoksullara yemek yedirmeye teşvik etmez. İyiliği menetmeyi ve eza vermeyi, (âhiret) cezâsını yalanlamanın alâmeti kıldı. Yani; eğer o, âhiret cezâsına îman etseydi ve tehdide yakînen inansaydı Allah'tan (celle celâlühü) ve O'nun azâbmdan korkar buna yönetmezdi. Buna yönelmesi de onun, âhiret cezâsını yalanladığına delalet etmektedir. Daha sonra buna: “Şu namaz kıları (münâfık)ların vay haline!” âyetini bitiştirdi. 4-5İşte (bu vasıflarla beraber) namaz kıları (münâfık)Iarın vay haline ki onlar namazlarından gafildirler. Bununla münâfıktan kastediyor. Onlar onu gizli olarak kılmazlar. Çünkü onlar, onun gerekliliğine inanmazlar. Ve onu riya için açıktan kılarlar. Denildi ki: “Namazlarından gâfil oldukları hâlde kendilerini sureten namaz kılanlar zümresine dâhil eden münâfıkların vay haline, demektir.” Onlar, onunla (namazla) Rablerine yakın olmayı ve bir farzı yerine getirmeyi kastetmezler. Bilâkis onlar, ne yaptıklarını bilmez bir hâlde eğilip kalkarlar. İnsanlara, kendilerinin farzları eda ettiklerini gösterirler, ancak zekâtı ve içinde menfaat olan şeyleri menederler, vermezler. Enes b. Mâlik ve Hasanü'l-Basrî'nin şöyle dedikleri nakledilmiştir: (.......) şeklinde buyurmayıp da (.......) şeklinde buyuran Allah'a (celle celâlühü) hamd olsun. Çünkü (.......) ın manası; Onların, namazlarını terk etmeleri ve ona gereği gibi iltifat etmemeleri, aldırmamalarıdır. -ki bu da münâfıkların işidir.- (.......) nin manası ise; onların, o namazda şeytanın vesvesesine maruz kalmaian ya da bir şey düşünmeleridir ki bundan da hiçbir Müslüman hâli değildir. Değil bir başkası Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) a bile namazında unutkanhk vaki olurdu. 6–7Onlar, riyakârların ta kendileridir. En ufak yardımı (zekâtı) da engellerler. (.......) dendir. Mufaale babmdandır. Çünkü murai; övsünler ve beğensinler diye insanlara ameliyle gösteriş yapar. Kişi, farzları açık açık yapmak suretiyle murai olmaz. Çünkü onun hakkı açıktan açığa olmasıdır. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'ın farzlarında gizlilik yoktur.” buyurmuştur. Nâfilelerde ise gizlilik evladır. Ancak kendisine uyulmasını kastederek açıktan açığa yaparsa bu da güzeldir. (.......); zekâttır. İbni Mes'ud (radıyallahü anh) dan nakledildiğine göre maun; “Balta, tencere, kova, çakmak taşırıdan ateş çıkaran demir gibi ariyeten verilmesi adet olan şeylerdir.” Âişe (radıyallahü anh) ya göre ise; “su, ateş ve tuzdur” . Allahu a'lem. |
﴾ 0 ﴿