NAS SÛRESİMekkî ya da Medenî oluşu hususunda ihtilaf edilmiştir. 6 âyettir. 1De ki: Sığınırım insanların Rabbine, Yani; Onların terbiye edicisi ve onların ıslah edicisine, 2İnsanların (yegâne) mâlikine, Onların mâlikine ve onların işlerini düzenleyene, 3insanların mabuduna, Onların mabuduna. Muzâfun ileyhi bir defa ifade etmekle yetinmedi. Çünkü (.......) sözü (.......) nin atfı beyanıdır. Çünkü ondan başkası içinde “İnsanların terbiyecisi” ve (.......) — “İnsanların mâliki” denir. Ama “İnsanların mabudu” sözü ise ancak O'na (celle celâlühü) mahsustur. O'nda (celle celâlühü) ortaklık yoktur. Atfı beyan da açıklama içindir. Sanki o, gizlemek için değil, izhar için aranılan yerdir. Allah (celle celâlühü), her ne kadar bütün mahlûkatın Rabbi ise de (.......) kelimesi (.......) kelimesine onları yüceltmek için özellikle izafe edilmiştir. Sığınma insanların göğüslerine vesvese verenin şerrinden dolayı meydana geldi. Sanki şöyle denildi: “İnsanlara vesvese verenin şerrinden, onların işlerini düzenleyen Rablerine -ki O, onların ilahi ve onların mabududur- sığınırım.” Denildi ki: “Birinciyle çocukları kastetti. “yetiştirme, büyütme” kelimesinin manası buna delalet etmektedir. İkincisiyle gençleri kastetti. Siyasetten haber veren (.......) Lâfzı buna delalet etmektedir. Üçüncüsüyle yaşlıları kastetti. İbadetten haber veren (.......) lâfzı buna delalet etmektedir. Dördüncüyle, sâlihleri kastetti. Zira şeytan onları saptırmaya çok düşkündür. Beşincisiyle de kendisinden sığınılan atfedildiği için ifsad edenleri kastetti” 4O sinsi vesvese vericinin (şeytanın) şerrinden, (.......); zelzele manasına gelen (.......) gibi vesvese manasına gelen bir isimdir. Maştan ise (.......) gibi esre ile (.......) dur. Bununla kastedilen şeytandır. Mastarla adlarıdırılmıştır. Sanki o, haddi zatında vesvesenin ta kendisidir. Çünkü o (vesvese) onun her daim üzerine düştüğü meşguliyetidir. Ya da (.......) kelimesiyle vesvese sâhibi manası kastedilmiştir. Vesvese ise gizli ses demektir. Hannas; âdeti gerilemek olan, hunusa mensûb olan demektir. O da; geri dönmek ve kesilmek gibi teahhur etmek, geri kalmak demektir. Nitekim Said b. Cübeyr'den (radıyallahü anh) şöyle nakledilmiştir: “İnsan Rabbini zikrettiği vakit şeytan büzülür, geri kaçar. Gaflet edince de geri döner ve vesvese verir.” 5Ki o insanların göğüslerine daima vesvese verendir. Cümle sıfat olmak üzere mahallen mecrûrdur ya da merfûdur. Ya da zem üzere mensûbtur. Bu son iki şıkka göre (.......) de durmak güzeldir. 6(O şeytan) gerek cinden, gerek insandan (olsun). Vesvese vereni beyandır. Şeytanın: “Böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık.” âyetinde olduğu gibi cinlerden ve insanlardan olmak üzere iki kısım olduğunu açıklamaktadır. Ebû Zeri’l-Gıfari (radıyallahü anh)’in bir adama: “İnsan şeytanından Allah'a sığındın mı?” dediği nakledilmiştir. Rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sihir yapılmıştı. Hastalandı, uyurken ona iki melek geldi. Biri diğerine: - Ona ne oldu? diye sordu. Diğeri: - Sihir yapıldı, dedi. - Ona kim sihir yaptı? diye sordu. -'Yahûdî Lebid b. A'sam'dedi. - O'na neyle sihir yaptı? diye sordu. — “Zi ervan kuyusunun dibindeki taşırı altında hurma tomurcuğunun kapçığı içinde bulunan tarak ve tararken dökülen saç veya sakal kılı ile” dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyandı. Ve Zübeyr, Ali ve Ammar (rhm) ı gönderdi. Onlar kuyunun suyunu boşalttılar. Kapçığı çıkardılar. İçinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in başırıın tarantısı ve tarağından dişler vardı. Onda bir de yay kirişi vardı. Ona on bir düğüm atılmış ve iğneler saplanmıştı. İşte bu esnada bu iki sûre nâzil oldu. Cebrâîl (aleyhisselâm), her âyeti okudukça bir düğüm çözüldü. Sonuncu düğümün çözülmesinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sanki bir diz bağından kurtulmuş gibi kalktı. Cebrâîl (aleyhisselâm) şöyle demeye başladı. “Allah'ın ismiyle seni okuyup üflüyorum. Allah sana, sana eza veren her hastalıktan şifa verecektir.” Bundan dolayı Allah'ın (celle celâlühü) kitabından ve Rasûlü'nün (sallallahü aleyhi ve sellem) sözünden olan şeylerle efsun yapmaya, okuyup üflemeye cevaz verilmiştir. Süryanîce, İbrânîce ve Hintçe olan şeylerle değil. Zira onlara inanmak ve onlara itimat etmek helâl değildir. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin (ve sözlerimizin) kötülüğünden, işlediğimiz ve işlemediğimiz şeylerin şerrinden Allah'a sığınırız. Şehadet ederiz ki, Allah'tan (celle celâlühü) başka ilâh yoktur. O tekdir. Ortağı yoktur. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem), O'nun kulu, Rasûlü, Nebisi ve seçilmiş dostudur. O'nu (sallallahü aleyhi ve sellem) müşrikler istemese de bütün dinlere galip kılmak için hidâyet ve hak dinle göndermiştir. Allah'ın (celle celâlühü) salâtı, geceler ve gündüzler devam ettiği müddetçe daima onun, insanların kandilleri olan âlinin ve Daru's-Selâm'ın anahtarları olan ashâbının üzerine olsun. Âmin |
﴾ 0 ﴿