5

İşte onlar Yani bundan önce anlatılan, takva sahipleri... ”İşte onlar" ifadesinde uzaklık anlamı vardır. Bu, adı geçen niteliklere sahip kimselerin derecelerinin yüceliğine, fazilet noktasından makamlarının üstünlüğüne işarettir. Bu ifade mübteda yani öznedir. Yüklemi ise, ”Bir hidâyet üzeredirler" cümlesidir. ”Hüden" kelimesindeki nekirelik (belirsizlik) ise, işin önemine işarettir. Sanki, ”onlar öyle bir hidayet ve doğru yol üzeredirler ki, bunun künhüne hiç kimse erişemez ve değerini gereğince takdir edemez" deniliyor gibidir. Bu tıpkı şu ifadeye benzer: ”Eğer sen falan kimseyi görebilseydin, mutlaka bir adam görecektin." Yani Allah, bu kimselere hidâyet etmekle, onlara dünyada ikramda bulundu ve henüz yaşıyorlarken kendilerine kurtuluş yolunu gösterdi:

Rablerinden, yani Allah tarafından gelen

bir hidâyet üzeredirler. Bu, Allah'ın her türdeki hidâyetini ve her anlamdaki başarıya ulaştırma yollarını içine alır. Âyette ”Rahh" kelimesinin ”hüm" zamirine muzaf olarak gelmesi, nitelenen varlığın çok yüce ve şerefli olduğunu göstermek içindir.

Ve kurtuluşa erenler de onlardır. ”Müflih", arzuya ulaşan demektir. Sanki, onun için, değişik türden zafer yolu açıldı, ona kapanan hiçbir yol kalmadı, deniliyor. Bu kelimenin kökü, yarmak, açmak ve kesmek gibi anlamlara gelir. Nitekim çiftçiye de bu anlamda yeri sürüp yarması nedeniyle ”Fellah" denmiştir. Araplar arasındaki bir ata sözünde de ”el-hadîdü bi'l-hadîdi yüflehu" denir ki bu, ”demir demirle kesilir" anlamındadır. Böylece âyet, kıyamet gününde cehennem ateşinden kurtulup cennetle müjdelenenler bunlardır ve bunlar için hem dünya ve hem ahiret hayrı kesinleşmiştir, anlamına gelir. Aslında felah, yani kurtuluş üç şekildedir:

a- İnsanın nefsine, dünyaya ve şeytana karşı başarı kazanıp, hevâ ve isteklerine uymaması, dünyanın süs ve gösterişine aklanmaması, şeytanın vesvese ve fitnesine kapılmaması.

b- Küfürden, kibir ve gururdan, şeytanın vesvesesinden, kabrin yalnızlığından ve yeniden dirilme olayından sonra mahşerdeki dehşet saçan hesabın zorluğundan kurtulabilmesi.

c- Ebedî mülkte bekayı arayıp sermedî nimetleri elde etmeye çalışmak. Hiçbir zaman yok olmayan bir mülkün peşinde olmak, ele geçtikten sonra bir başkasına geçmeyecek olan nimeti kazanmak, hiçbir zaman üzüntüsü olmayan bir sevinci elde etmek, ihtiyarlığı olmayan gençliğe ermek, beraberinde hiçbir zorluk getirmeyen bir rahat ve huzuru bulabilmek.

5 ﴿