16

Onlar hidayete karşılık, sapıklığı satın alan kimselerdir ki. Yukarıda kötü nitelikleri açık bir şekilde ortaya konan bu münafıklar, hidayeti bırakıp yerine sapıklık denilen küfrü almışlardır. Hidayeti yani imanı da terketmişlerdir.

Ayette satın alma anlamındaki ”iştira" kelimesi, kişinin beğendiklerini, değerini vererek alması anlamınadır. Daha sonra bu kelimenin kapsamı genişlemiş başka birşeyi isteyerek birşeyi terketmek anlamında kullanılmıştır. Burada sapıklığın satın alınmasıyla küfür belirtilmek istenmiş, hidayet ile de imana işaret olunmuştur. Yani küfrü imana üstün kabul ettiler, onu seçtiler. İmanı küfürle değiştirip, iman yerine küfrü aldılar. Onların

alış verişleri kârlı olmadı. Onlar ticaretlerinde kârlı çıkmadılar. Ticaret, tüccarın yaptığı iş ve alış veriş demektir. Bundan amaç, kâr elde etmektir. Kâr da, ana sermayeye kazanç yoluyla eklenen gelirin adıdır.

Doğru yolu da bulamadılar.

Kazanç yolunu bulamadılar. Ticarette amaç, kârla birlikte sermayeyi de tutmak ve kaybetmemektir. Tüccar ilk ticaretinde kâr elde etmese de, elinde sermayesi bulunduğundan, bir başka seferinde kâr edebilir. Fakat hemen işin başında sermayeyi de tüketirse, bu, gerçekte bir ticaret olamaz. İşte bu gibileri tüm varlıklarını kaybettiler. Akılları da bozulmuştur, ellerinde sermaye de kalmamıştır. Çünkü sermayeleri ellerinde kalabilseydi, böylece hakkı idrak edebilecekler ve kemale de erişeceklerdi. Fakat böyle davranmadıklarından münafıklar, hem zarar açısından hüsrana uğradılar ve hem umutsuz kaldılar.

Mühtedî, yani doğruyu bulan kimse, dünyayı bırakıp, âdetler peşinden koşturmayıp, ibâdet ve taatle uğraşan kimsedir. Yoksa kişinin kafasının estiği doğrultuda hareket etmesi, hevasıyla hidayetini birbirine karıştırması durumunda, o kimse hidayete eren biri olamaz.

16 ﴿