56

Sonra ölümünüzün ardından sizi yine dirilttik. Bu yıldırım yüzünden ölmenizden sonra sizi yeniden dirilttik. Ayette ”dirilttik" ifadesinin ”ölümünüzün ardından ”ifadesiyle kayıtlanmış olması, böyle bir durumun, ya bir baygınlık geçirmeleri veya uykuya varmaları gibi bir halden dolayı olabileceği içindir. Katâde: ”Allah ölenleri, geride kalan ömürlerini bitirmeleri ve rızıklarını almaları için yeniden diriltti. Eğer bunlar ecelleriyle ölselerdi, tekrar diriltilmeyeceklerdi" der.

Umulur ki .şükredesiniz. Bu hayat ve yeniden yaşamaya kavuşma nimetine şükredesiniz, ya da Allah'ın yıldırımla size azab göndermesi üzerine gördüğünüz bu olaydan dolayı iman nimetine şükredesiniz diyedir. Çünkü sizler ”Allah'ı açıkça görmedikçe asla inanmayacağız" demiş, böylece küfretmiş ve inkâra sapmıştınız.

Bu kıssanın aslı şöyledir: Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm) Turdan kavmine döndüğünde, onları buzağıya tapar halde buldu. Bunun üzerine kardeşi Hazret-i Harun ile Samirî'ye söylemesi gereken şeyleri söyledi ve buzağıyı da yakıp denize attı. Hazret-i Mûsa'nın kavmi, yaptıklarından dolayı pişmanlık duydular. Allah, Hazret-i Mûsa'ya, İsrai loğu Harından bazı kimseleri yanına alıp, buzağıyı mabud edinmeleri yüzünden mazeret dilemeleri ve tevbe için Tur'a gelmelerini emretti. Hazret-i Mûsa da kavminin seçkinlerinden yetmiş kişiyi seçti. Tur'a geldiklerinde, bu yetmiş kişi Hazret-i Mûsa'ya: ”Rabbine söyle de, bize sesini ve sözünü duyursun olmaz mı?" dediler. Hazret-i Mûsa durumu Allah'a arzetti. Yüce Allah da isteklerini kabul etti. Hazret-i Mûsa kavmiyle birlikte dağa yaklaştıklarında, bir bulut direği üzerlerine kapan iverdi. Bu bulut tüm dağı kapladı ve giderek Hazret-i Mûsa'ya yaklaştı. Hazret-i Mûsa da yaklaşan bu bulutun içine girdi. Aynı zamanda kavmine de girmelerini söyledi. Bu sırada Yüce Allah Hazret-i Mûsa ile: Emir ve yasakların bildirerek konuştu. Kavmi de, Allah'ın Hazret-i Mûsa'ya: ”Yap" ve ”yapma" tarzındaki kelâmını işitiyorlardı. İşte tam bu sırada kavim, yüce Allah'ı görme duygusuna ve tamahkarlığına kapıldılar ve Hazret-i Mûsa'ya diyeceklerini demiş oldular. Bunun üzerine kendilerini yıldırım çarptı, hepsi de ölüler gibi yere düşüp kaldılar, bir gün ve bir gece bu halde kaldıklarından ve hepsi de ölmüş olduklarından, Hazret-i Mûsa ağlayarak Rabbine yakarmaya başladı. Ellerini semaya kaldırarak şöyle duâ ediyordu: ”Ey yüce Rabbim! İsrail oğullarından seçkin yetmiş kişiyi, tevbelerinin kabul edildiğine ilişkin şahitlerim olmaları için alıp getirdim. Şimdi gidince onlara ne söyleyebilirim? Çünkü sen onların seçkinlerini de helak ettin. Keşke sen, bunları bugün değilde, buzağıya tapanlarla birlikte helak etseydin!"“içimizden bir takım beyinsizler yüzünden bizi helak mi edeceksin?" (A'raf: 155) Hazret-i Mûsa durmaksızın Rabbine yakardı. Sonunda Allah onları diriltti, ruhlarım yeniden kendilerine verdi. Bu arada, Hazret-i Mûsa İsrail oğullarınm buzağıyı mabud edinmeleri yüzünden tevbelerinin kabulünü istedi. Ancak yüce Allah, artık böyle bir şeyin ancak kendilerini öldürürlerse kabul edileceğini söyledi.

Yine söylendiğine göre, Hazret-i Mûsa (aleyhisselâm), Tûr'a ilk gidişinde Rabbini görmeyi istediğinde ölmedi. Çünkü Hazret-i Mûsa'nın o zaman yere düşmesi sadece bir baygınlıktı, ölüm değildi. Nitekim âyetin devamında: ”Hazret-i Mûsa aydınca..." (A'raf: 143) ifadesi yer almaktadır. Ancak ikinci kez Tur'a gidişte, kavmi de Allah'ı dünya gözleriyle görmek istediklerini dile getirmişler ve ölmüşlerdi. Oysa Tûr dağına gidiş sebepleri, buzağıya tapmaları dolayısıyla işledikleri günahtan tevbe etmekti. Bunun üzerine kendilerini yıldırım çarptı ve öldüler. Hazret-i Mûsa'nın ölmemesinin sebebi, onun Rabbi ni görme konusunda büyük bir özlem duyması ve O'na muhtaç olduğunu bilerek bu görme isteğinde bulunnıasıydı. Kavminin Allah'ı görmek istemeleri ise doğruyu bulmaya değil yalanlamaya ve cüretkârlığa yönelikti. Bu, doğru yolu bulmak için bir istek değil, yanıltıcı bir istekti.

Alimler, Allah'ın dünyada görülmesinin mümkün olmamasının hikmetini ve inceliğini şöyle açıklıyorlar:

1 - Dünya, din ve Allah düşmanlarının yurdu ve kâfirlerin cennetidir.

2- Eğer, dünyada müminler Allah'ı görüp, kâfirler görmese, bu durumda, kâfirler, Allah'ı görebilseydim, kesinlikle ona karşı kulluğumu yerine getirir ve ibadette bulunurdum, diye bir itiraz ileri sürebilirlerdi.

3- Doğrusu görülemeyene karşı duyulan özlem, görülen için duyulan özlem gibi değildir. Görülmeyen daha çok aranır ve istenir.

4- Dünya geçim yeridir. Eğer insanlar dünyada Allah'ı görebilselerdi, bundan dolayı iş ve güçlerini bırakırlar, böylece de her şey altüst olurdu. Çünkü sürekli olarak Allah'ı görmek isterlerdi.

5- O, bu görme olayını baş gözüyle değil, kalb gözüyle kılmıştır ki melekler de müminlerin kalblerinin arılığını görsünler.

6- Dünyada görülememesinin sebebi, yüce Allah'ın değerinin takdir edilmesi içindir. Çünkü her yasaklanan şey gerçekten yücedir.

7- Yüce Allah'ın bu dünyada görülmesinin mümkün olmaması, yine yüce Allah'ın kullarına olan merhameti sebebiyledir. Çünkü insanlar bu dünyada kıskanç olarak yaratılmışlardır. Eğer Allah bu dünyada görülebilseydi, mü'minin kalbi, başkası da görebilecek diye çatlardı. Bu tıpkı, Hazret-i Mûsa'nın Allah'ı görmeyi istemesi üzerine, dağın bunu kıskanarak paramparça olması gibidir.

56 ﴿