59Fakat zalimler kendilerine söylenen sözü değiştirip başka şekle koydular. İsyan ederek nefislerine zulmedenler, kendilerinden istenen tevbeyi ve bağışlanma isteğini, içinde iyilik bulunmayan ve emredilenin aksi bir sözle değiştirdiler. Rivayete göre, Yehudiler ”hıtta" (affet) ifadesini ”hınta", yani ”bize buğday ver" şeklinde değiştirdiler. Bu yaptıklarıyla Allah'ın emrini hafife alıyorlardı. Bunlar, kapıdan secde ederek ve eğilerek içeri girmeleri gerekirken, geri geri yürüyerek girdiler. Sözü değiştirdikleri gibi davranışı da değiştirdiler. Fakat güzel davranan muhsin kimseler derhal emredileni yerine getirdiler. İşte bunun içindir ki âyette ”değiştirdiler" şeklinde tercüme edilen kelime tekil olarak ”beddele" şeklinde getirilmiş, fakat ”beddelû" biçiminde çoğul şekliyle getirilmemiştir. ”Söylenen sözü değiştirip..." âyeti de şöyledir: Emredilenden başka bir işle... Çünkü Allah'ın emri sözledir. Bu da, yahudi ler in bütün emredilenleri değiştirdiklerini göstermektedir. Biz de doğru yoldan saptıklarından dolayı, zulmedenlerin üzerine gökten bir azap indirdik. Allah'a itaatten dışarı çıktıklarından dolayı, üzerlerine gökten azap indirdik. Burada zulmedenlerden maksat, kendilerine emredilenleri değiştirenlerdir. Âyette, ”zulmedenlerin üzerine" ifadesi yerine, sadece ”onların üzerine" denmemesinde bir incelik vardır. Eğer sadece ”onların üzerine" denmiş olsaydı, bu hükmün ve ifadenin içinde muhsin olanlar, yani hiçbir kötü işe bulaşmayanların da katılma ihtimali olabilirdi. İşte bundan dolayı âyette ” zulmedenlerin üzerine" ifadesi yer almıştır. Yine âyette yer alan ”ricz" kelimesi, ”azap" olarak verilmiştir. Ricz; aslında hoş görülmeyen ve iyi karşılanmayan şey demektir. Burada maksat, taun ve vebadır. Rivayete göre, bir saat içinde 24 bin yahudi ölmüş ve bu azap, ölenlerin sayıları yetmiş bine ulaşıncaya kadar devam etmiştir. Hadiste şöyle buyurulmaktadır: ”Taun (veba) hastalığı, Allah'ın Israiloğullarına ya da sizden öncekilere gönderdiği bir azap (ceza)tır. Bir yerde taun (veba) salgınının varlığını işittiğinizde, o bölgeye girmeyin. Eğer içinde bulunduğunuz bir bölgede taun salgım varsa, oradan bir başka yere ayrılmayın." (26) Bilindiği gibi taun, yani veba salgınınından ölen bir müslüman şehittir. Çünkü bu da, tıpkı Allah yolunda nöbet tutan bir kimsenin nöbet sırasında ölmesi gibidir. Nitekim salgın dizanteriden ölen, suda boğulan, yıkık altında ölen, Allah yolunda öldürülen, akciğer zarı iltihabından (zatülcenb) ölen, yangında ölen, doğum sırasında ölen kimseler şehittirler. (27) Burada Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: ”Hastalıkta bulaşıcılık ve salgın yoktur" hadisiyle yukardaki hadis arasında bir çelişki varmış gibi görülebilir. Ancak Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) burada, hastalığın doğasında bulaşıcılığın bulunmadığını vurguluyor. Çünkü cahil iye döneminde salgının, bizzat hastalığın kendisinden kaynaklandığı kabul ediliyordu. Hadis, bulaşıcılığı inkâr etmiyor. İmam Şafiî, taun (veba) hastalığının en güzel tedavî yolunun Allah'ı tesbih etmek olduğunu belirtiyor. Bunun gerekçesi de, zikrin azabı ve cezayı önleyeceğindendir. Nitekim"Eğer (Yunus) Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, insanların tekrar dirilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı." (Saffât: 143-144) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e fazlaca salat ve selam getirmek de böyledir. |
﴾ 59 ﴿