64Sonra bunun ardından yine döndünüz. Verdiğiniz sözde durmaktan ve devam etmekten vazgeçtiniz. Oysa kesin sözünüz vardı. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, size acıyıp fırsat tanımasaydı ve azabı ertelemeseydi, elbette hüsrana uğrayanlardan olurdunuz. Kesinlikle helak olanlardan olurdunuz. Fakat Allah size acıdı ve tevbelerinizi kabul etti, dağı tepenizden kaldırdı. Eğer Allah bunu dilemeseydi, kesinlikle dağ tepenize inerdi. Hüsran; ana paranın kaybolması anlamınadır. Buradaki anlamıysa, hayatın yitirilmesidir. Çünkü hayat bir sermayedir. Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ümmetine, farz kılınan şeylerin toptan değil, teker teker emredilmesi ve böylece onlar üzerindeki zorluğun giderilmesi Allah'ın bir lütfudur. Oysa İsrail oğullarına her şeyi toptan yapmaları emredildi. Bu bakımdan tepelerinde azabı görmedikçe, gelen hükümleri, kabul etmek istemediler. Ayrıca Allah, kendilerine bu emirleri ve buna bağlı olarak yapacakları işleri muhafaza etmelerini, ezberlemelerini, unutmamalarını ve kaybetmemelerini istedi. Bunun için de: ”İçindekilerini hatırlayın" buyurdu. Çünkü ilahî kitapların tek bir amacı vardır: Bunların gereğiyle amel etmek. Yoksa yalnızca dilden okumak değildir. Böyle olması halinde bu, o kitapları terketmek, arkalarına atmak olur. Buna şöye bir örnek verebiliriz: Bir hükümdar ülkesindeki valilerinden herhangi birisine bir ferman gönderiyor ve valinin yönetimindeki bölgede kendisi için bir saray yapılmasını emrediyor. Ferman valinin eline ulaşıyor. Fakat vali, fermanda îstenen emri yerine getirmeden her gün fermanı açıp okuyor. Şimdi hükümdar birgün çıkıp gelse ve sarayın yapılmamış olduğunu görse, yapacağı şey valiyi cezalandırmaktır. İşte Kuran da tıpkı bu ferman gibidir. Allah burada kullarına, oruç ve namaz gibi dinî rükünleri yerine getirmeleri emrini veriyor. Fakat bunların hiçbirisi yerine getirilmiyor. İşte Kur'an'ın kendisiyle amel edilmeden yalnızca okunması, kişiye hiçbir yarar sağlamaz. |
﴾ 64 ﴿