83Bir zaman İsrail oğullarından Tevratta ”kesin söz almıştık." Arapçada ”misak" kelimesi, kesin söz anlamına gelir. Bununla İsrail oğullarının durumunu düşünmeleri ve daha sonra gelenlerin imanlarından ümitlerini kesmeleri konusunda Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a ve mü'minlere seslenilmektedir. Çünkü Yehudilerin geçmiş atalarının kötülükleri onların imansızlıklarına yol açtı. Kuşkusuz, yılandan ancak yılan doğar. Bu bakımdan : ”Kişinin eğer aslı ve mayası temizse, ondan doğacak olanlar da temiz olur" denmiştir. Yani, onlardan kesin bir şekilde söz almıştık. Bunları hatırlayın: 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, Allah'tan başkasının birleyicisi olmayın ve O'ndan başkasına ulûhiyet vermeyin. Anaya, babaya iyilik yapın, onlara güzel bir şekilde ve şefkatle davranın, Allah'ın emrine aykırı olmadığı sürece onların emrettiği şeyleri yerine getirin. Yakınlara, yetimlere ve düşkünlere iyilik yapın. ”Yetim", henüz ergenlik çağına erişmeden babası ölen küçüğe denir. Bunlar hakkındaki iyilik, güzel terbiye ve eğitimle, haklarının kaybolmaktan korunmasıyla sağlanır. Düşkünlere iyilik ise, güzel sözle, kendilerine sadaka vermekle sağlanır. "Düşkünler" diye ifade ettiğimiz ”mesâkîn" kelimesi, ”sükûn" kelimesinden türemiştir. Âdeta fakirlik kendisini hareketten alıkoymuş, hareketsiz hale getirmiştir. İnsanlara güzel söz söyleyin. Dikkat edilirse, belli kimselere mal ile iyilikte bulunma emrediliyor. Bu kimseler; ana-baba, yakınlar, yetimler, düşkünlerdir. Mal herkese yetmeyeceği için, tüm insanlara güzel sözle muamele edilmesi emredilmiştir. Nitekim akıl sahibi herkes bunu rahatlıkla yapabilir. Yani, onlarla güzel geçinerek, en güzel ahlâkı sergileyerek onlara karşı tatlı söz sarfedin. Namazı kılıp, zekâtı verin,' diye kesin söz almıştık. Yukarıda anlatılan genel ibadet kavramı içine namaz ve zekât girdiği halde, burada tekrar, özellikle belirtilmişlerdir. Yani: ”Ey İsrailoğullan, bütün bu anlatılanlar hususunda sizden söz aldık. Siz de kabul ettiniz ve yöneldiniz. Sonra siz pek azınız müstesna yüzçevirdiniz. Siz verdiğiniz sözden yüzçevirdiniz, devam etmediniz, o sözü terkettiniz. Ancak atalarınızdan pek azı yahudiliğin gereğini Allah'ın emrettiği gibi yerine getirdiler. Sizden de Abdullah b. Selâm ve benzerleri gibileri gereğini yerine getirdiler. Zaten siz yüz çeviricilersiniz. Yani zaten siz, Allah'a itaat etmekten yüz çevirmeyi alışkanlık haline getirmiş bir kavimsiniz. Burada ”yüz çevirmek", karşı karşıya gelmekten kaçmak ve başka bir yöne yönelmek anlamındadır. Bu âyette bir takım şeyler sayılıyor. Bunlardan biri ibadet, yani kulluktur. Kulluğun şartı, kulun ibadetini yalnızca gerçek mabudu için yapmasıdır. Her arzudan soyutlanmak, sadece O'na dönmektir. Buna göre, kim yaptığı ibadelerle herhangi bir yaratığın hoşnutluğunu gözetir, ya da övülmeyi bekler veya kendi nefsi için dünya ve âhiret arzusunun peşinde koşarsa, ihlâs mertebesinden düşer ve riyakârlığa sapmış olur. Bu şeylerden biri de ana ve babaya iyiliktir. Allah, ana ve baba haklarının büyük olduğunu belirtmiştir. Çünkü Allah Kur'an'ın birçok âyetlerinde ana ve baba haklarını kendi haklarıyla beraber zikretmiştir. Çünkü insanın ilk yetişmesi Allah taranırdandır. İkinci yetişmesi ise Ana ve baba tarafından sağlanan terbiye ve eğitimledir. Nitekim: ”Üç şey, üç âyette birlikte anlatıla gelmiştir, bunlardan herhangi biri, yanındaki olmadan kabul olmaz" denilmiştir: Birincisi: ”Allah'a itaat edin ve Peygamber'e de itaat edin." (Nisa: 59) âyetidir. İkincisi, ”Bana ve anne-babana şükret" (Lokman: 14) âyetidir. Üçüncüsü: ”Namazı kılın, zekatı verin" (Bakara: 43) âyetidir. Ana ve babaya iyilik; onlara güzel davranmak, tevazu kanatlarını germek, emirlerini yerine getirmek, sevdiklerini gidip görmek, ölümlerinden sonra da, bağışlanmaları için duada bulunmaktır. |
﴾ 83 ﴿