85

Sonra siz, o kimselersiniz ki... Siz, bundan sonra söz verenlerden ayrı öyle bir kavimsiniz ki,

birbirinizi öldürüyorsunuz birbirinizin canına kıyıyorsunuz,

içinizden bir kısım insanları yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onların aleyhine günah işlemek ve düşmanlık yapmakta işleyenini yermeye sebep olan günahta ve zulme kadar varan zalimlikte

yardımlaşıyorsunuz. Âyet delalet etmektedir ki, zulmetmek haram olduğu gibi, zalime yardım etmek de haramdır.

Bununla beraber size esir olarak başvurduklarında fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Ülkelerinden çıkarıp attığınız bu kimseler, size esir olarak kurtarılmaları için başvurduklarında, siz fidye verip kurtarıyorsunuz.

Halbuki onları yurtlarından çıkarmak size haramdı. Allah Tevrat'ta İsrail oğullarından, birbirlerini öldürmeyecekleri, birbirlerini yurtlarından çıkarmayacakları ve İsrail oğullarından nerede bir köle ya da cariye bulurlarsa, onu satın alıp hürriyetlerine kavuşturacakları konusunda söz almıştı.

Kureyza ve Nadir Oğulları, iki kardeş yahudi kabilesiydi. Evs ve Hazreç de iki kardeş arap kabilesiydi. Bunlar müşriktiler. Putlara tapıyorlardı. Kıyamet nedir, helal ve haram nedir, tanımazlardı. Şemr savaşında birbirinden ayrıldılar. Aralarında düşmanlık meydana geldi. Kureyza Oğulları Ev s'in yanında yer aldı ve onlara yardım etti. Nadir Oğulları ise Hazrec'in yanında yer aldı ve onlara arka çıktı. Evs ile Hazreçliler arasında bir savaş çıkınca, Kureyza oğulları Evs'in yanında, Nadir oğulları da Hazrec'in yanında yer alıyordu. Her kabile, kardeşlerine karşı, anlaşmalı olduğu grubu destekliyor ve diğerlerinin kanını akıtıyor, üstün geldiklerinde yurtlarını yağmalıyor ve onları oradan çıkarıyorlardı. Oysa ellerinde Tevrat vardı ve içindekileri de biliyorlardı. Savaş bittiğinde, Kureyza Yehudileri, kendilerinden olup Hazreçlilerin eline düşen esirlerini, Nadîr Yehudileri de, kendilerinden olup, Evs'in eline esir düşen kardeşlerini fidye vererek kurtarıyorlardı. Bu yüzden araplar bunları kınıyor ve ”Nasıl hem savaşıyor ve hem de fidyeleşiyorsunuz?" diye soruyorlardı. Onlar da: ”Bizim onları kurtarmamız emredildi ve onları öldürmemiz haram kılındı" cevabını veriyorlardı. Bunun üzerine: ”Öyleyse niçin onlarla savaşıyorsunuz?" diyorlar, onlar da: ”Aramızda sözleşme yaptığımız kimselerin bizi küçük görmelerinden utanıyoruz" diye cevap veriyorlardı. İşte onlar, bu çelişkileri yüzünden yeriliyorlar. Burada kısaca şöyle deniliyor: Siz, fidye dışında, bütün emirlerden yüz çevirdiniz. Çünkü Allah bunlardan, şu dört konuda söz almıştı: Öldürmeyi, yurtlarından çıkarmayı, onlar aleyhine düşmanlarıyla yardımlaşmayı terketmek ve esirlerini fidye karşılığında kurtarmak.

Siz, kitabın bir kısmına iman ediyor, yani kitabın bir bölümüne inanıp da, öldürme ve sürgün yasağı gibi emirler içeren

bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Oysa iman davası, onun bir kısmıyla birlikte geri kalan kısımlarına da inanmayı gerektirir. Çünkü onun hepsi de Allah katındandır ve sözleşmeye dahildir. Bunların yerilmelerinin sebebi, kitabın bir kısmına inanmakla birlikte, bir kısmını inkâr etmeleridir. Ey yahudi topluluğu!

İçinizden bunu yapanın yani kitabın bir kısmına inanmakla birlikte, bir kısmını inkâr edenin

cezası, dünya hayatında rezil olmaktır. Onlar için zillet, rezillik ve alçaklık vardır.

Kıyamet gününde içinde herşeyin karşılığının verildiği o günde

de böyleleri en şiddetli azaba uğratılır. Bu, cehennemde uğratılacakları cezadır ve onların dünyada rezil edilmelerinden daha şiddetli olduğu gibi, ondan önceki azaplardan da daha şiddetlidir. Çünkü dünyadaki azabın bir gün sonu gelir. Halbuki cehennem azabının sonu yoktur.

Allah yaptıklarından habersiz değildir. Burada bir kısmı sayılan suçlarınızın hiçbirinden habersiz değildir. Onların yaptıklarından hiç biri Allah'a gizli kalmaz. Yeniden dirilme gününde onlar, bütün bunlardan dolayı cezalandırılacaklardır. Bu, gerçekten şiddetli bir tehdit, suçtan dolayı büyük bir azar ve itaata devam konusunda büyük bir müjdedir.

85 ﴿