87Şüphesiz ki biz, ey İsrail oğulları, yemin olsun ki Mûsa'ya kitabı verdik, yani bir defada, topluca Tevrat'ı verdik. Ondan sonra da, birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Biz, Hazret-i Mûsa'dan sonra birbirleri ardından, peş peşe peygamberler gönderdik. Meryemoğlu İsa'ya, o, mübarek anlamına gelen İsa Ye su'ya da açık mucizeler verdik. Meryem, Süryanîce'de hizmet eden ve ibadet eden kadın demektir. Meryem'i annesi Mescide hizmet etmesi için bırakmıştır. Nitekim ibadetindeki üstünlüğü ve dürüstlüğü sayesinde Allah, kendisini Kerîm olan kitabında, peygamberlerle birlikte yedi kez anmış ve şu âyette olduğu gibi, ona tıpkı peygamberler gibi hitapta bulunmuştur: ”Ey Meryem! Rabbine boyun eğ. O'na secde et. Ve rükû edenlerle beraber rükû et." (Âl-i İmrân: 43) Allah, onu erkeklerle beraberce zikretti, Hazret-i İsa'ya verilen mucizeler, ölüleri diriltmek, körü ve alaca hastalığına yakalananı iyileştirmek, kayıplardan haber vermek gibi açık mucizelerdir. Ve kendisini, Ruh'ül-Kudüs ile destekledik. Onu tertemiz kutsal ruhla destekledik ki, bu Cebrail (aleyhisselâm)'in ruhudur. Onun temiz olarak nitelenmesi, hiçbir günah işlememesinden, ruh adının verilmesi de, peygamberlere, kalplere hayat veren şeyleri getirmesindendir. Hazret-i İsa'nın, kendisiyle desteklenmesi demek, onun ta ilk anından yaşlılığına kadar, Ruh'ül-Kudüs tarafından korunması dolayısıyladır. Bu yüzden doğum esnasında ve Yehudiler kendisini öldürmek istediğinde göğe kaldırılırken şeytan ona yaklaşamamıştır. Burada diğer Peygamberler arasından Hazret-i İsa'nın zikredilmesinin sebebi ise Hazret-i Mûsa'dan sonraki peygamberlerin, Tevrat hükümlerini infaz için gönderilmelerine karşılık Hazret-i İsa'nın şeriatıyla, Tevrat'ın birçok hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. Hazret-i Mû sa ile Hazret-i İsa arasında dört bin peygamber (nebi) vardır. Demek ki ne zaman bir peygamber size bir şey getirse... Burada hitap, her ne kadar aşağıda açıklanacak davranışlarda bulunanlar ataları olsa da, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanındaki Yehudileredir. Nitekim bunlar da, ataları gibi peygamberleri öldürmemiş olsalar bile, büyüklük taslıyorlar, onların izinden gidiyor ve yaptıklarını onaylıyorlardı. Şu halde size bu peygamber nefislerinizin istemediği yani arzu ve heveslerinize aykırı düşen bir şey getirse, ona uymaktan ve Allah katından getirildiğine iman etmekten büyüklük taslayıp gurur ve kibire kapılarak, Hazret-i İsa ve Hazret-i Muhammed gibi bir kısmını yalanlayacak ve Hazret-i Zekeriya ve Hazret-i Yahya gibi bir kısmını da öldürüceksiniz öyle mi? Burada ”bir kısmı" anlamındaki ”ferîkan" kelimesinin iki yerde de fiilden önce zikredilmesi konunun öneminden ve dinleyenin dikkatini yaptıkları şeylere çekmek içindir. Âyette ”öldürdünüz" şeklinde değilde, ”öldüreceksiniz" şeklinde geçmesi, onların bu iğrenç ve kötü durumlarını ortaya koymak içindir. Yapılan iş daha önce geçmiş olsa da, şimdiki durumlarına da uygun geliyor. Onlar bu çirkin davranışın kötü damgasını taşıdıkları gibi, gelecek nesilleri de aynı damgayı taşıyacaklardır. Ya da ”Bir kısmını da öldüreceksiniz öyle mi?" ifadesinden, daha sonra da bu fiili yapacaksınız anlamı çıkmaktadır. Çünkü yüce Allah korumamış olsaydı, Yehudiler Hazret-i Muhammed'i öldüreceklerdi. Nitekim ona karşı büyü yapmaları, yemek için hazırladıkları koyunun etine zehir katmaları da bunu göstermektedir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ölüm sırasında şöyle buyurmuşlardır: ” Hayber'de yediğim o bir lokma zehirli etin etkisi halâ zaman zaman beni yokluyor. (İşte bu, şah damarımın kesildiği andır.)" (37) |
﴾ 87 ﴿