114

Allah'ın mescidlerinde... Bundan amaç Bey t-i Mukaddes (Mescid-i Aksa)'tir. Çoğul olarak kullanılması ise, âyetin hükmünün genel olmasındandır. Yani bu fiili hangi mescid de işlerse işlesin, o kişinin yaptığı bu kapsama girer.

O'nun isminin zikredilmesine, yani Allah'ın adının anılmasına, tesbihe ve içinde namaz kılınmasına

engel olan ve onların yıkılmasına çalışandan... Bu mescidleri tahrip edenlerden...

Daha zalim kim olabilir? Evet, bunlardan daha zalim hiçbir kimse olamaz.

Âyetin nüzul sebebi, Hıristiyanların kralı, Bizanslı Antonyus'un, İsrail oğullarıyla savaşıp askerlerini öldürmesi, Tevrat'ı yakması ve Bey t-i Makdis'i yıkıp harabeye döndürdükten sonra içine leş atması ve burada domuz kesmesidir. Burası, Hazret-i Ömer'in hilafeti dönemine kadar yıkık ve harap bir şekilde kalmış, herhangi bir tamir görmemişti. Hazret-i Ömer tarafından tamir edildikten bir süre sonra ise, tekrar batılı Hıristiyanların eline geçerek yüzyılı aşkın bir süre onların elinde kaldı. Ancak Selahaddîn Eyyubî tarafından Hicrî 585 (Miladî: 1189) yılında yeniden fethedildiğinde asıl kimliğine kavuşturulmuştur.

Aslında bir soru edatı olan ”men" (kim?), burada olumsuzluk anlamında olup ”daha zalim hiçbir kimse yoktur" demektir. Bu kimselerin kimler olduğu da âyette açıklanıyor:

İşte onlara yani engel olan bu kimselere

bu mescidlere ancak korkarak, yani onu yıkmak bir yana, oraya huşu ve gönül alçaklığı içinde

girmeleri yaraşır.

Onlar için dünyada öldürülme, esir düşme ve cizye vermek zorunda bırakılma gibi, nitelendirilmeyecek derecede

bir rezillik yani aşağılanma,

ahirette ise büyük bir azap vardır. Bu, kesintisiz olan cehennem azabıdır.

Bu âyetin nüzul sebebinin müşrik Araplar olduğunu söyleyenler de vardır. Bu müşrikler Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın, Mekke'deyken Allah'a duâ etmesini engellemiş ve hicrete zorlamışlardı. Aynı şekilde Rasûlullah'ı ve ashabını, hicretin altıncı yılı olan Hudeybiye yılında Medine'den geldiklerinde Mescid-i Haram'a sokmamışlardı. ”Onların yıkılmasına çalışanlar" dan maksat, Mescid-i Haram'da Allah'a ibadet etmekten, O'nu anmaktan ve zikirden menetmeleridir. Burada gerçek anlamda bir yıkma ve harap etme olmamakla birlikte, bu da tıpkı yıkmak ve harabeye dönüştürmek gibidir. Çünkü mescidin imarı, onu yapmak ve onarmakla olduğu gibi, aynı zamanda oraya devam etmekle de olur. Mesela Arapçada ”falan kimse mescidi imar ediyor" denir. Bu, o kimsenin mescide sürekli devam ettiği ve mescidden ayrılmadığı anlamına gelir. Nitekim hadiste şöyle buyurulmuştur: ”Mescide devam eden birisini gördüğünüzde, onun imanlı olduğuna şehadette bulunun." (50) Çünkü Allah şöyle buyurmuştur. ”Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a iman eden... kimseler imar ederler. ” (Tevbe: 18) Dikkat edilirse mescitlere gidip gelmek, mescitleri imar anlamında kullanılmıştır.

114 ﴿