115

Doğu da, batı da Allah'ındır. Bu iki şeyle herhangi bir mekânın Allah'a tahsis edilmesi değil, bütün yeryüzünün Allah'a ait olduğu ifade ediliyor. Eğer sizler, Mescid-i Haram veya Mescid-i Aksa'da namaz kılmaktan menedilirseniz, bütün yeryüzü sizin için mescid kılınmıştır.

Her nereye yönelirseniz, yüzünüzü hangi tarafa çevirirseniz,

Allah'ın rızâsı oradadır. Yani Allah'ın emrettiği ve kıble olarak hoşnut kalacağı yer orasıdır. Çünkü yönelme imkânı, sadece bir mescide veya bir yere tahsis edilmiş değildir.

Şüphesiz ki Allah, rahmeti bol olan ve... Burada ”vâsi'“ kelimesi, Allah'ın gerek mülk ve gerekse yaratma olarak her şeyi kuşatması anlamınadır.

"Doğu da batı da Allah'ındır" sözü, ibadet ve namazlar için bazı mescidlerin tahsis edilmediği konusundaki sözümüzü de içerir. Aksine bütün yeryüzü sizin için mesciddir. Hangi bölgesinde namaz kılarsanız kılın. Bundan amaç, Allah'ın kullarına bir genişlik ve ihtiyaç duydukları şeylerde kolaylıktır. Kıble konusundaki genişlik de bu hükmün içerisinde öncelikle yer alır.

İmam Gazzalî ”Esınâ-i Hüsnâ Şerhinde şöyle der: ”Vâsi"', ”sea" kelimesinden alınmadır. ”Sea" kelimesi bazan ”ilme" izafe edilir ve ”oldukça fazla bilgi sahibi" anlamına gelir. Bazan, ”ihsan" ve ”nimet bolluğu"na izafe edilir. Bu durumda Allah'ın lütuf ve nimetlerinin genişliği anlamı çıkar. Ne şekilde takdir edilirse ve hangi şekilde gelirse gelsin, mutlak manada ”vâsi", bizzat Allah'tır. Çünkü ilmine bakılınca, O'nun bilgisi göz önünde tutulduğu takdirde, bilgi denizinin sahili yoktur. Denizler O'nun kelimelerini yazmak için mürekkep olsa, bunlar tükenir, fakat O'nun kelimeleri bitmez. İhsanı ve nimetleri dikkate alındığında ise, takdir ettiği şeylerin sonu yoktur. Her genişlik ne kadar büyük olursa olsun, nihayet bir noktada son bulur. Bir noktada son bulmayan ise ”sea" ismine daha çok hak kazanmış olur. Bu manada mutlak ”Vâsi", Allah'tır. Çünkü her geniş, kendisinden daha geniş olana oranla dardır. Bir noktada son bulan genişliğe yapılan ilâve, ilk durumuna göre bir fazlalıktır. Sonu olmayan ve bir yerde noktalanmayan bir şeyin üzerine ilâve de düşünülemez.

Her şeyi çok iyi bilendir. Onların bütün ihtiyaçlarını ve amellerini en iyi bilendir. Bu âyet, hangi yöne yönelerek olursa olsun, bütün namaz kılanların sevabından hiçbir şey eksilmeyeceği vaadini içerdiği gibi, tehdit anlamını da içerir. Böylece bu âyetle, ”Allah'ın mescitlerinde O'nun isminin anılmasını yasaklayan ve oraların yıkılmasına çalışan kimseden daha zalim kim olabilir?"(Bakam: 114) âyeti arasındaki bağlantı ortaya çıkıyor. Anlam şöyle oluyor: Ey mü’minler! Allah'ın beldeleri geniştir. Allah'ın mescitlerini yıkanların tahribi, yeryüzünün neresinde olursanız olun, sizi Allah'ın kıblesine dönmekten alıkoymasın.

Mücahid ve Hasan-ı Basrî, ”Rabbiniz şöyle dedi: ”Bana duâ edin ki, duanızı kabul edeyim" (Mü'min: 60) âyeti inince sahabenin: ”Biz nereye doğru duâ edelim?" diye sormaları üzerine ”Doğu da, batı da Allah'ındır. Her nereye yönelirseniz, Allah'ın rızâsı oradadır" âyeti nazil oldu, demişlerdir.

115 ﴿