138Allah'ın boyası ile boyandık. Âyetteki ”sıhğa" kelimesi, kendişiyle elbiselerin boyandığı şey demektir. Burada istiare yoluyla fıtrat anlamında kullanılmıştır. Allah'ın insanları üzerinde yaratmış olduğu yaratılış, yani fıtrat ifade ediliyor. Burada güzel ve temiz yaratılışıyla kulun iman etmeye ve diğer itaat olan şeyleri yapabilmeye uygun olduğu, kabiliyetli bulunduğu elbiseyi boyamaya benzetilmiştir. Benzetme yönü, bunların her ikisinin de süs ve zinet olmasıdır. Boya elbiseyi süslediği gibi kulun iman ve amelleri de onu süsler. Buna göre âyetin manası: ”Allah bizi hak ve imanı kabule istidatlı olarak yarattı, tıpkı elbisenin boyayı kabul etmesi gibi," demektir. Ya da âyetin manası: ”Boyanın elbiseyi temizlediği gibi Allah bizi temizledi," demektir. Çünkü iman, küfrün her türlü zararlarından kişiyi korur ve temizler. Burada ”Sıbğa" olarak isimlendirilmesinde, fıtrat anlamının bu kelimeyle belirtilmesinde, Hıristiyanların vaftizindeki durumla bir benzerlik gösteriliyor. Çünkü Hıristiyanlar çocuklarının doğumlarının yedinci gününde onları vaftiz ederler. Bu, tıpkı Müslümanların çocuklarını sünnet ettirmeleri gibidir. Hıristiyanlar Ma'mudiye adını verdikleri sarı bir suya çocuklarını daldırırlar. Bu da, Hazret-i İsa'nın yıkandığı suyun adıdır. Bu suyu bir başka suyla karıştırıp hazırlarlar. Bunu kullandıkça, yerine birbaşka su ilâve ederler. Allah'ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Hangi şahsın, ya da kişinin boyası, Allah'ın boyasından güzel olabilir? Çünkü Allah, kullarını imanla boyuyor, onları küfrün zararlarından ve şirkin pislik ve murdarlıklarından tertemiz hale getiriyor. Bu itibarla Allah'ın boyasından daha güzeli asla olamaz. Biz ancak O'na... Bize bu değerli nimetleri veren Allah'a kulluk ederiz. O'na şükrederiz ve verdiği diğer tüm nimetlerine hamd ederiz. "Biz ancak O'na kulluk ederiz" ifadesinde şuna işaret vardır: Arifler, Rablerine kullukta ve ibadette bulunurlar; fakat bunu ne cennet arzusu ve ne de cehennem korkusu için yapmazlar. Zebur'da şöyle rivayet olunmuştur: ”Bana cennet umudu, ya da cehennem korkusu için ibadet edenden daha zalim kim olabilir? Eğer ben cenneti, cehennemi yaratmasaydım, ibadet olunmaya layık olmayacak mıydım?" Rivayete göre, Seriy es-Sakatî şöyle demiştir: ”Allah'ın yaratıkları arasında yirmi yıl sessiz kaldım da, biri dışında kimse ağıma düşmedi. Ben Bağdat'ta Cuma günü camide konuşuyordum. Bir ara: ”Zayıf birinin güçlü bir kimseye başkaldırmasına doğrusu şaşıyorum" dedim. Cumartesi günü sabah namazını kılıp çıktığımda, karşımda arkasında bir sürü çocuk bulunan bir genç gördüm. Hayvanının üzerinde duruyordu. Sonra indi ve: ”Seriy es-Sakatî hanginizdir?" diye sordu. Çevremde bulunanlar beni gösterdiler. Bana selâm verdi ve oturdu. Sonra: ”Zayıfın kuvvetliye karşı çıkmasına şaşırdığını söylemişsin. Bununla ne demek istedin?" Diye sordu. Ben de şu cevabı verdim: ”İnsanoğlundan daha zayıf bir yaratık olmadığı gibi, yüce Allah'tan daha güçlü bir varlık da yoktur. Ancak bütün bu güçsüzlüğüne rağmen insanoğlu, hep Allah'a isyana yel tenir." Sonra genç ağladı ve: ”Ey Seriy, Allah benim gibi günaha batmış birini kabul eder mi?" dedi. Ben de: ”Peki, günaha dalıp batmış olanı başka kim kurtarır?" dedim. ”O halde ey Seriy, ben çok zulümler yaptım. Benim ne yapmam gerekir? Diye sordu. Ben de: ”Eğer, tümüyle Allah'a döner, başkalarıyla ilgiyi kesersen, Allah hasımlarını razı eder" dedim. Bunun üzerine genç yine ağladı ve bana: ”Allah'a giden yolu öğret" dedi. Ben de: ”Eğer sen orta yolu tutmak istiyorsan, namaz kılman, oruç tutman ve günahları da terketmen gerekir. Eğer, velilerin yolunu bulmak istiyorsan, başkalarıyla ilgiyi kes ve yaratanın hizmetinde ol" dedim. Genç yine ağlamaya başladı. Elinde bulunan mendil gözyaşlarından ıslanmıştı. Sonra da ayrılıp gitti. Bu genç bundan böyle her şeyi, ailesini, çoluk ve çocuğunu terketti. Hep kabristanlarda, üstü başı değişik halde gezerdi. Ölünceye dek böyle devam etti. Seriy es-Sakatî der ki: Bir gün kendisini rüyamda gördüm, baktım ki, halis ipekten parlak bir elbise içinde, eteklerini sürüyerek gidiyordu. Kendisine: ”Allah seni hayırla mükâfatlandırsın. Allah sana ne şekilde bir muamelede bulundu?" diye sorduğumda, bana şu cevabı verdi: ”Allah hiçbir günahımı sormadan beni cennete koydu." |
﴾ 138 ﴿