216Hoşunuza gitmediği halde, savaşmak size farz kılındı. Size zor gelmesine ve hoşlanmamanıza rağmen, kâfirlerle savaşmak size farz kılındı. Bu hoşlanmama olayı, yaratılış itibariyle insanın bundan rahatsız olmasından, nefse ağır gelmesinden, korkusu ve tehlikesi de oldukça büyük olmasındandır. Yoksa bu, onların Allah'ın emrinden hoşlanmadıkları anlamında değildir. Fakat eğer kişi, inanç açısından bundan hoşlanmıyorsa, bu, münafıkların niteliklerindendir. Belki de hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. Bazan savaşmak gibi zor işler, hoşunuza gitmese bile sizin için daha hayırlı olabilir. Çünkü savaşta iki güzellikten biri vardır: Ya zafer kazanarak ganimet sahibi olmak veya şehit olarak cennete girmek. Belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Meselâ savaşa gitmeyip evinde oturup kalma gibi hoşa giden şeyler, birçok yönden kayıplarınıza neden olur. Savaştaki ganimeti ve ecri kaybeder. Düşmanın üstünlük kazanarak ülkeyi harabeye çevirmesine neden olabilir. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz. Dininiz ve dünyanız için neyin hayırlı olup olmadığını siz değil, ancak Allah bilir. Zaten bilemediğiniz içindir ki, bunlar hoşunuza gitmiyor. Zünnûn el-Mısrî şöyle diyor: Fesad ve bozgunculuk milletin içine şu altı şeyden dolayı girer: 1- Âhiret ameliyle ilgili olarak niyet zayıflığı, 2- Bedenlerin, şehvetler uğruna rehin alınması, 3- Ecelin yakın olmasına rağmen uzun emeller peşinden koşmak, 4- Allah'ın rızâsına halkın rızâsını tercih etmek, 5- Heva ve arzulara uyarak peygamberlerinin sünnetini arkaya atmak, 6- Öncekilerin az sayıdaki ayak sürçmelerini birer delil kabul edip, çok sayıdaki iyilik örneklerini görmezlikten gelmek. Akıllı kişi, heva, şehvet ve bidatin ortadan kalkması için nefsiyle ve kötü alışkanlıkları ile cihad eden, kalblerde Kitap ve Sünnete göre amel etmenin yer edebilmesi için de gayret gösterendir. İbrahim Havass (radıyallahü anh) da der ki: Bir dağda yürüyordum. Bir nar gördüm ve iştahım çekti. Yaklaşıp ondan bir tane aldım. Yarıp içine baktım, henüz olmamıştı, ekşiydi. Onu bırakıp yürümeye devam ettim. Yere uzanmış bir adam gördüm. Üzerinde eşek arıları toplanmıştı. ”Allah'ın selâmı üzerine olsun" dedim. Bana: ”Allah'ın selâmı senin de üzerine olsun ey İbrahim" dedi. Bu defa: ”Beni nereden tanıyorsun?" dedim. O da: ”Allah'ı bilip tanıyan kimseye bir şey gizli kalmaz" cevabını verdi. Kendisine: ”Görüyorum ki, Allah katında bir yerin var. Seni bu eşek arılarından ve sineklerden koruması, ezasından kurtarması için Allah'tan istekte bulunsaydm ya" dedim. O da: ”Ben de senin Allah katında bir yerinin olduğunu görüyorum. Seni nara karşı arzu ve istek duymaktan kurtarmasını isteseydin ya! Çünkü insan, narın sokmasının acısını âhirette duyar, halbuki eşek arılarının sokması insana sadece bu dünyada acı verir." dedi. Bunun üzerine adamı bırakıp yürüdüm. |
﴾ 216 ﴿