219

Sana içki ve kumardan soruyorlar. İbn Abbas (radıyallahü anh) diyor ki: ”Rasûlullah'ın ashabından daha hayırlı hiçbir kimseyi görmedim. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan onüç mesele dışında bir şey sormadılar. Sorduklarının hepsi de Kur'an'dadır ve kendilerine ve Müslümanlara yararlı şeylerdir.

İçki ve kumarın hükmünden soruyorlar. Buna sadece içki içmek dahil olmayıp, içki alım satımı ve içki konusunda şeriata aykırı ne gibi durumlar varsa, hepsi bu hükme dahildir. İçki anlamına gelen ”hamr", örtmek manasınadır. Hamr denmesinin sebebi, akıl ve bilinci örtmesinden dolayıdır. Aynı zamanda buna akıl ve temyiz gücünün fonksiyonlarını ortadan kaldırdığı için ”seker" yani sarhoşluk veren şey de denilmiştir.

Kumar da böyledir. Kumara ”Meysir" denilmiştir. Ya ”Kolaylık" anlamındaki ”yüsr" kelimesinden türemiştir. Çünkü kumar oynayan, karşındakinin malını kolaylıkla, hiçbir çaba ve yorulma göstermeden, aldığı için bu isim verilmiştir veya kelime ”yesar" dan alınma olup, bir tür soygun anlamına gelir. Kumarın her türü buna girer.

De ki: 'Onlarda büyük günahlar vardır. İçki içmede ve kumar oynamada büyük günahlar vardır. Çünkü içki insanın aklını alır. Oysa akıl, din ve dünyanın kutbu demektir. Ayrıca içki ve kumarın ikisi de, malı telef eder.

İnsanlar için bazı dünyevî faydaları da vardır. İçki kazancıyla ve kumar parasıyla, hiçbir zahmet çekmeksizin kolayca varlık sahibi olunması, kumardan kazanılan develerin etlerinden yoksulların faydalanması gibi. Çünkü kumardan kazanılan deve etleri ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyordu.

Vâkidî şöyle diyor: ”Bazen öyle olurdu ki, bir adam, kumarın bir oturumunda bir adamın yüz devesini kazanabilirdi. Hiçbir güçlük ve sıkıntıya katlanmaksızm ve para ödemeksizin büyük bir mala konardı. Sonra da kazandıklarını yoksullara dağıtır, böylece onların övgüsünü kazanırdı."

Ancak günahları faydalarından çok büyüktür.' Meselâ içki sebebiyle düşmanlık ve kin meydana gelir. İnsanı Allah'ı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoyar. İçki insanı beyinsiz ve akılsız duruma düşürür. İçki içen kimse adeta sidiği, pisliği ve kusmuğu ile oynar.

Nitekim İbn Ebu'd-Dünya anlatıyor: ”Kendisi bir sarhoş görmüş, adam eline işiyor, sonra da, tıpkı abdest alıyor gibi, bununla yüzünü yıkıyor, ardından da şöyle diyor: İslâm'ı bir nur, suyu da temizleyici olarak veren Allah'a hamdolsun."

Kumara gelince, adamın karşı tarafın malını hiçbir çaba ve yorulma göstermeden, bir karşılık vermeden alması, o adama bir kötülüktür. Dolayısıyla adam kazanana düşmanlık besler, kötülükte bulunur ve hatta işi onu öldürmeye kadar götürür.

Sahabeden kimileri de derler ki: ”Kızını içkiciye veren kimse, kızını adeta zinaya sevketmiş olur." Bunun anlamı şudur: İçkici durmaksızın ağzına boşama kelimesini alır-durur, bunun farkında bile olmaz. Veli olan kimsenin görevi, kızını veya kızkardeşini herhangi bir lasıkla, bir münkeri işleyenle evlendir rnemesidir.

Kumar ise aslında develer üzerine oynanırdı. Araplardan, servet sahibi olanlar deve satın alırlar, bunların parasını ödemeyip garanti ederler, kumarda kim kaybederse, o öderdi. Sonra develeri kesip ona bölerler, daha sonra on tane fal oku getirirlerdi. Bunlara ”ezlâm" denirdi. Bu okların yedisinde bunlardan ”pay alır" yazılı bulunur, üç okta ”pay alamaz" yazılı olurdu. Sonra da, bu okları Rebâbe denilen bir torbaya koyarlar, bunu da âdil birinin eline verirlerdi. Bu adama Mucîl denirdi. Adam bu okları eliyle karıştırır, sonra elini sokup her adamın adına birer ok çekerdi. Kime ”pay alır" yazılı ok çıkarsa, yazılı miktar kadar payını alırdı, kime de ”pay alamaz" yazılı olanı çıkarsa, bu adam da hiçbir şey alamayıp, develerin parasını ödemek zorunda kalırdı. Kazanılan hisseleri de fakirlere dağıtırlardı. Kumar oynayanın kendisi bunların etinden yemezdi, onlar bununla övünürlerdi. Kumar oynamayanı da kötülerlerdi ve pinti, soysuz, insanlıktan haberi olmayan gibi isimler verirlerdi. İşte arapların oynadıkları kumarın aslı buydu. Müslümanlara bu, yasaklandı.

Âyet, kumarın her türünü yasaklıyor. Bu, tavla, satranç ve diğer kumar âletleridir. Yine rivayete göre adamın biri, bir başkasıyla, şu kadar yumurta yersem, şu kadar mal vereceksin diye bahse tutuşurlardı. Hazret-i Ali (radıyallahü anh) bunun kumar olduğunu söylemiştir. İbn Şîrîn de: ”Hangi şeyde bir bahis ve ödül varsa, o kumardır" demiştir.

Ve yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. İnfak edilecek şeyin cinsinden sormak uygun olduğu gibi, bunun mikarmdan sormak da uygundur.

De ki: 'İhtiyaçtan fazla olanı.' Yani ihtiyaçtan arta kalanını infak edin. Bu ”afv" kelimesi ile ifade edilmiştir ki, çaba ve gayretin karşıtıdır. Maldan ”afv" olanı denince, infakı ve verilmesi gayet kolay olan anlamı çıkar, ”el-cehdü mine'l-mâl" ifadesi ise infakı güç, zor olan demektir. İnfak edilecek miktar, verilmesi kolay olabilen demektir. Yani kendisinin ve ailesinin ihtiyacından arta kalanını, bakmakla görevli bulunduğu kimselerin ihtiyaçlarından fazla olanından infak edin, anlamınadır.

İşte Allah, âyetlerini size böylece açıklar ki, düşünesiniz. Düşünmeniz için şer'î hükümlerle ilgili delilleri bu şekilde açıklar.

219 ﴿